Yeni yıla bir kala, loş ışığın ardında kulağımda müzik, karşımda beyaz sayfa yine aynı üçlüyle baş başayım. Yaklaşık bir aydır sorulan yılbaşında ne yapacaksın sorularına bu senede belirsiz yanıtını vermiştim. Çoğunlukla herkesten de bu yanıtı almıştım. kimisi son ana bırakmış kimisi de çoktan planını yapmıştı. Yılbaşı denilince herkesin kafasında özel bir gün canlanırdı. Yılbaşında ne giyeceksin, ne yapacaksın, kimlerlesin vb gibi uzayıp giden sorular işin ehemmiyetini açıkça gösterirdi. Yeni yıla girerken her şeyiyle farklı olmalıydı,daha önce tatmadığım mutluluğu tatmalıydım belki de. bir önceki senekilerden farklı kişiler,farklı bir mekan olabilirdi.bir sene önce aileyle kutlanan bir yılbaşı bir sonraki sene de arkadaşlarla kutlanan muhteşem bir partiye dönüşebilirdi.Ya da yıllar geçtikçe yeni ilişkiler,yeni arkadaşlıklarla değişen hayatında ,bu günü paylaştığın kişiler de değişebilirdi.bir anımızın bir anına uymadığı bu garip,karmaşık,anlaşılmaz hayatta ,bir seneye sığdırdıkların farklı şekillere bürünürdü.yaşanmışlıklar, pişmanlıklar,sıkıntılar ,eski sevgili ,bunların hepsini geride bırakarak yeni bir yılın ,yeni bir hayatın başlangıcına atılan adımda,işte o özel gecede mutluluğun doruğuna çıkmak gerekliydi.Başkaları ne düşünür bilemem bu benim için böyleydi.Şöyle bir geçmişe dönüp baktığımda geçmişteki o yılbaşı gecelerini gözümün önüne getirdiğimde mutsuz olduğum söylenemez.Ama hayal ettiğim tatları alamadığım yılbaşı kutlamalarıydı hepsi.Hayal ettiğin tat neydi peki derseniz? Sevdiklerimle birlikte, bana değer verenlerle birlikte, dostum dediğim kişilerle birlikte geçireceğim keyifli saatler diye tanımlayabilirim. Mekan olarak illa bu olsun şu olsun diye de bir ısrarım yoktur. ister ev olur,ister dışarıda bir yer,ister yılbaşı partisi olur ama en önemlisi mutlu olabileceğini hissettiğin insanların yanında olmasıdır.Bazen o insanlar çok yakınındadır bazen de çok uzakta.ya da tek tüktür aradığın ortamı bulamazsın.
Hatırlar mısın yazar hatunum sana bir fotoğraf göstermiştim Cansu Boğuşlu’ nun albümünden. Kasımda kaçamak da bir başkadır diye tanımladığı fotoğraf albümlerinden birindeydi. Fotoğrafa baktığında insanın içinde orada olma, orada bulunma gibi duygular kendini gösteriyordu. Aslında arkadaşlarla birlikte yenen bir akşam yemeğinden ibaret olmasına rağmen o ortamdaki sıcaklığı oradaymış gibi hissettiriyordu insana. Hemen ardından başka bir fotoğraf göze çarpıyordu. Hani yeşilliklerin içinde, şahsına münasır evinin bahçesinde kurulmuş sabah kahvaltısının resmedildiği tablo. Şehirden uzak, sevdiklerinle keyifli dakikalar geçireceğin bir ev. Sabah serinliği ve soluduğun farklı bir şehir havasıyla bütünleşmiş sabah kahvaltısı. Evet o fotoğraf,o ev sadece bir örnekten ibaret.belki öyle bir ev belki 2 odalı küçük bir sığınak,belki de koskocaman bir villa olur.Ancak o fotoğraftaki sıcaklığın içinde olmak,o anı yaşamak ve fotoğrafın yansıtamadığı özel şeyleri yaşamak isterdim.Sevdiklerimle birlikte bir akşam yemeği,sonrasında keyifli sohbetler,içmek,dans etmek en önemlisi eğlenmek isterim.Başımı omzuna yaslamak istediğimde çekinmeyeceğim birinin varlığını hissetmek isterim.sarılmak istediğimde hiç tereddütsüz sımsıkı sarılabileceğim birinin yanımda olduğunu bilmek isterim.İster 10 kişi olsun ister 30 kişi hep birlikte toplu eğlenmenin tadına varmasını bilirim.Ama o özel kişinin varlığının yanımda olduğunu bilmek, onu hissetmek bana yeter.O özel kişiyle aramızdaki bağ paylaşılmaz olmalı ,birbirimizin ne hissettiğini anlamalı ve birbirimize aynı duyguları beslemeliyiz.
Sıcak ve samimi bir fotoğraftan yola çıkarak ve bununla birkaç parçayı birleştirerek oluşturulmuş yılbaşı programını resmetmeye çalıştım. İşte yılbaşına bir kala aklımdan geçenler, işte yılbaşı gecesinden almak istediğim tat. Bu zamana kadar gerçekleşmeyen ancak bir gün gerçekleşeceğini umduğum bir gün hayali.Yanımda sıcaklığını hissettiğim bir ten,başımı omzuna yasladığımda mutlu olduğum sevgili ve kadim dostlarımın içinde olduğu bir tablodur beklediğim tat.
30 Aralık 2008 Salı
8 Aralık 2008 Pazartesi
sıradanlıktan farklılığa
Bir bayram günü… bayram demeye bin şahit isteyen bir durumda, sıradan bir gün yaşıyordum adeta.Her bayram yaptığımız akraba ziyaretlerinden eser yoktu.küçüklüğümde kapı kapı dolaşıp el öpmeye gittiğim akraba ziyaretleri rafa kalkmıştı sanki.Aslında çok da eskilere gitmemek lazım bir iki yıl önceye kadar devam ediyordu.Ama bu sene gerçekleşememişti.İnsanın hayatında beklenmedik süprizler olabiliyor işte.Dümdüz,tek düze giden bir hayat değil ki yaşadığımız.Her an her şey olabiliyor.Bir yıl içinde,bir ay içinde hatta iki gün içinde bile hayatımızda bir takım değişiklikler olabiliyor.Bu yılda piyango bize vurdu ama kötü bir piyangoyla karşı karşıyaydık.Babamın rahatsızlığı nedeniyle sıkıntı içindeydik ve bir yere de çıkamamıştık.Babam iyi olsun da bir yere de çıkmayıverelim nolcak yani. İşte bundan dolayı bir bayram havası yoktu evimizde.Tatsız bir bayramdı,her hangi sıradan bir gün gibi. Öğleden sonra yavaş yavaş misafirler gelmeye başlamıştı.Bayram içinmiydi,yoksa babamı ziyaret için miydi? Belki de her ikisi birdendi. Ama bayram ziyaretine gelmiş misafir havasını hissedemiyordum ben. Herhangi bir gün eve sıra sıra gelen misafirler tatsız olan bayramımıza renk katıyorlardı. bir anlıkta olsa ev neşe doluyordu.babamın birazda olsa yüzü gülüyordu. Hastalığı nedeniyle bir günü bir gününü tutmayan babişkom bugün biraz daha iyiydi önceki günlere göre. Uzun süren misafir trafiğinden sonra odama çekilmiştim.Daha sonra bi iki misafir daha gelmişti. Ama hoş geldiniz ,nasılsın deyip çekiliyordum odama . Öyle zaman geliyordu ki odada da sıkıntı basıyordu. Sabahtan yola çıkıp anca akşam eve vardığım akraba,eş dost,ahbap ziyaretlerini özlemiştim belki de. Yorucu olsa da huzur veren yanı vardı.severdim ben insanlarla iç içe olmayı. Yerine göre sıkıcı olsa da güzeldir akraba ziyaretleri. Ama bu sene olmamıştı . napalım bu seferlikte böyle olmalıymış demek ki deyip sineye çektim.odamda otururken bir an düşündüm de ne yapıyordum ben zaman geçsin diye salak salak vakit harcayan bir mahlukattan ibarettim. Msn,facebook,müzik,web sitelerinde gezinti.Hep aynı şey,aynı düzen…farklılık bunun neresinde farklı bir şeyler yaratmak. Bir şey üretmek nerde? Boş boş oturmakta ..bir şeyler için uğraşmak nerde? Herhangi bir şeyle uğraşacağım, öğreneceğim derken şıpsevdi gibi çabucak vazgeçiyorum her şeyden. Korkuyorum belki de. Belki de bir güvensizlik, umutsuzluk çullanıyor üzerime. Yersiz korkularımla yüzleşmeye çalışıyorum. Kendime dönüp baktığımda ben ne yaptım ki diyorum.Kendim için,hayatım için,ailem için.Elle tutulur bir başarı görememenin hüznünü yaşıyorum. Bir yandan trenin çoktan kaçtığını düşünüyorum. Bir yandan da umut esintileri giriyor camımdan içeri, daha yolun başında olduğumu söylüyor. Ümit etmemi sağlıyor, sen istediğin sürece yaşın önemi yok , her yaşta tadabilirsin mutluluğun ilacını diye fısıldıyor sanki. Kimisi 10unda kimisi 20 sinde kimisi de 50sinde ulaşır istediği başarıya, mutluluğa,sağlığa..Ama önemli olan inancını kaybetmeden yaşama dört elle sarılmaktır.Boşlukta olduğumu düşünsem de çıkacağım bu boşluktan. Umuyorum ki kurtulacağım bu sıradanlıktan…
23 Kasım 2008 Pazar
masum,amatör bir yazar
İnsan bir o kadar anlaşılmaz bir o kadar da garip bir varlık .kimi zaman kapalı bir kutu gibi oluveriyor içindekileri saklıyor,dışarı yansıtmıyor .kimi zamanda döküyor içindekilerinin tümünü,yansıtıyor benliğini tüm çıplaklığıyla.
Ruhunun güzelliğini herkese açmıyor kanının kaynadığına gösteriyor tüm sıcaklığını. Birden bire soğukluğunu gösterip elinin tersiyle itebiliyor da karşısındakini. içinin ısınmadığı kişiyle hiç yüz göz olmuyor. Saygı sınırları içerisinde yaklaşıyor herkese. Sevmek kavramının kutsallığını içinde yaşıyor,yaşatıyor ve ona göre davranıyor.Doğallık,içtenlik,samimilik duyguları içine işlemiş ama dışarı yansıtmasını da çok iyi biliyor.Bazen bir meleğe dönüşüyor bazıları için.iyilik meleğine..bazıları içinde belki uyuz bir mahlukata.bilinmez… Ama bildiği tek bir şey var değişken, dengesiz, kararsız birine dönüşebiliyor.bir anda saçmalayabiliyor her insanda olabileceği gibi.yeri geliyor çılgınca eğleniyor,kahkahalara boğuluyor,içiyor,kendinden geçercesine dans ediyor.hayatı dolu dolu yaşayan biri oluveriyor. Zaman zaman yalnızlığın sessizliğine gömülerek ruhunu dinlendiren şarkılarla nefes almaya bırakıyor kendini.Küçük kırmızı odasında loş ışığın arkasına saklanmış masum,küçük,amatör bir yazar…belki de son zamanlarda onu en iyi tanımlayan cümle bu…Kimseyi incitmek istemeyen,kendinden çok başkalarını düşünen iyi kalpli küçük bir kız işte.yerine göre değişiyor.bu küçük kız bazen büyümüş,olgunlaşmış bir kadına da dönüşebiliyor.kimi zaman durgun sularda yüzüyor,kimi zamanda dalgalı serin sulara bırakıyor kendini.tehlikenin kucağına bırakıyor kendini. Her şeye rağmen kişiliğiyle bütünleşmiş dışarıya kendini olduğu gibi yansıtan bir insan olarak gösteriyor kendini.
Bu insan ne siz,ne bir başkası…bu insan küçük,amatör kızın ta kendisi.bu kişi ruhunun güzelliklerini yaşamına yansıtmış,içindeki samimi duygularla etrafına neşe saçmaya çalışan bir ben.
Ruhunun güzelliğini herkese açmıyor kanının kaynadığına gösteriyor tüm sıcaklığını. Birden bire soğukluğunu gösterip elinin tersiyle itebiliyor da karşısındakini. içinin ısınmadığı kişiyle hiç yüz göz olmuyor. Saygı sınırları içerisinde yaklaşıyor herkese. Sevmek kavramının kutsallığını içinde yaşıyor,yaşatıyor ve ona göre davranıyor.Doğallık,içtenlik,samimilik duyguları içine işlemiş ama dışarı yansıtmasını da çok iyi biliyor.Bazen bir meleğe dönüşüyor bazıları için.iyilik meleğine..bazıları içinde belki uyuz bir mahlukata.bilinmez… Ama bildiği tek bir şey var değişken, dengesiz, kararsız birine dönüşebiliyor.bir anda saçmalayabiliyor her insanda olabileceği gibi.yeri geliyor çılgınca eğleniyor,kahkahalara boğuluyor,içiyor,kendinden geçercesine dans ediyor.hayatı dolu dolu yaşayan biri oluveriyor. Zaman zaman yalnızlığın sessizliğine gömülerek ruhunu dinlendiren şarkılarla nefes almaya bırakıyor kendini.Küçük kırmızı odasında loş ışığın arkasına saklanmış masum,küçük,amatör bir yazar…belki de son zamanlarda onu en iyi tanımlayan cümle bu…Kimseyi incitmek istemeyen,kendinden çok başkalarını düşünen iyi kalpli küçük bir kız işte.yerine göre değişiyor.bu küçük kız bazen büyümüş,olgunlaşmış bir kadına da dönüşebiliyor.kimi zaman durgun sularda yüzüyor,kimi zamanda dalgalı serin sulara bırakıyor kendini.tehlikenin kucağına bırakıyor kendini. Her şeye rağmen kişiliğiyle bütünleşmiş dışarıya kendini olduğu gibi yansıtan bir insan olarak gösteriyor kendini.
Bu insan ne siz,ne bir başkası…bu insan küçük,amatör kızın ta kendisi.bu kişi ruhunun güzelliklerini yaşamına yansıtmış,içindeki samimi duygularla etrafına neşe saçmaya çalışan bir ben.
9 Kasım 2008 Pazar
Ölüm ve yaşam çizgisi
Bir ip cambazından farkımız yok aslında.ip cambazı gibi dimdik ayakta durmaya çalışıyoruz hepimiz.Yürüdüğümüz yolu başarıyla sonlandırmak,düşmeden,yıkılmadan yaşamak bütün istediğimiz.Yanlış bir hareketle yere çakılan bir ip cambazı gibi en ufak bir hareketle ölümü tadabiliriz birden.Hiçbir şeyin garantisi olmayan şu hayatta ne zaman ölümle karşılaşacağımızı bilemeyiz.ölümle yaşam arasındaki ince çizgide buluveririz kendimizi birdenbire.Bu küçük bir çocukta olabilir,genç bir kız da,yaşlı bir adam da.Hayat bize bazen kötü süprizler yaşatır ve o çizgide ölüm galip gelir yahut tam tersi.konu ölüm olunca bilinmezlikler devreye girer.Her canlı ölümle yüzleşecektir zamanı geldiğinde.Ama bu zamanın bilinmezliği aşikardır.Bu ölümlü dünyada yapmamız gereken tek şey hayatı dolu dolu yaşamak,yaşamdan zevk almak,düşmemek,yıkılmamak, dimdik ayakta durmak.Tıpkı bir sirk cambazı gibi.Aklımıza bir an bile olsun ölüm sözcüğünü getirmemek,aklımızdan o kavramı çıkarmak.Zaten zamanımız gelmişse er yada geç tadacağız.Acı içinde ya da huzurlu bir şekilde yumacağız gözlerimizi.bu hayattan yok olup, gideceğiz sonsuzluğa.Allahtan başka kimsenin bilemeyeceği bir şey için endişe edeceğimize,ona kafa yoracağımıza bir gün daha nasıl mutlu olabilirim,bugün neler yapabilirim diye düşünmeliyiz sadece.gözlerimizi karanlığa gömmeden yaşadığımız her anın kıymetini bilmeli ve ona göre yaşamalıyız.yarın yolda yürürken herhangi bir arabanın gelip bize çarpmayacağı ne malum,birdenbire kalp krizi geçirmeyeceğimiz ne malum.dediğim gibi hiçbir şeyin garantisi yok bu hayatta.herhangi birini öldürmeye çalışan adamın silahından çıkan kurşun size isabet edebilir ,her şey olabilir.ama bunları düşünmeye kalkarsak deliririz.Her an bana ne olacak diye bir endişeyle yaşamak kafayı yedirtir insana.ölümcül bir hastalığa da yakalanmış olabilirsiniz.sadece sizin başınıza gelmiyor bunlar ilk önce düşünmeniz gereken şey bu olmalı. Milyonlarca insanın yaşadığı bu dünyada insanlar nelerle yüz yüze geliyor.bir tek siz değilsiniz acı çeken bunun farkına varmalısınız.Ve sadece pozitif düşünceyle yaklaşmalısınız her şeye.Fenayım,öleceğim,bir ay sonra sağ kalır mıyım diye düşüncelere gireceğinize nasıl hayatta kalabilirim,bunla nasıl baş edebilirim?diye sormalısınız kendinize ve yapmalısınız elinizden geleni.Umut denen şeyi arkanızda bıraktığınız sürece hiçbir yolu başarıyla geçemezsiniz.hayattan bıkmak yolun yarısında vazgeçmektir her şeyden. Ve siz her şeye rağmen Allahın size sunduğu bu hayatı zamanınız dolana kadar en güzel şekilde geçirmeye çalışmalısınız.O zaman belki yarın,belki 1 yıl sonra belki de 10 yıl sonra kim bilebilir?siz her şeye rağmen zamanınızı huzurlu bir şekilde geçirmenin yollarını aramalısınız.Zaman beklemez geçer gider.her geçen zamanın kıymetini bilerek,sevdiklerinizle mutlu dakikalarınızı paylaşmalısınız.Ölüm dediğin sonsuza yolculuktur. hepimiz gün gelecek o sonsuzluğa hapsolacağız.Ama bunu düşünerek kendimize acı çektirmek yerine mutluluğa odaklanmalıyız.Gerçek hayattaki mutluluğa…
2 Kasım 2008 Pazar
lunaparkta yolculuk

Rengarenk elektrikli oyuncakların ve heyecanlı kalabalığın ortasında bulmuştu kendini Felicia. Herkes bir koşuşturmaca içinde, gülümseyen yüzlerle dolanıyordu etrafta .Bu, lunapark havasının etrafa yaydığı mutluluk kokusu olmalıydı.O gün herkes bir günlükte olsa farklı rollere girmişti sanki.Herkes kendi benliğini bir kenarda bırakmış ,sadece anı yaşamaya odaklı ,atmıştı kendini lunaparkın büyülü ve renkli dünyasına.Felicia da onlardan biriydi.Tüm gününü bu eğlence diyarında, dolu dolu geçirmeye odaklamış ve soluğu burada almıştı.Hangisinden başlasam diye kısa bir düşünme anından sonra kamikaze de karar kılmıştı.Her bir dönüşte beyin sarsıntısı,bir kendine gelme hissiyatı içine girerken bir yandan da havada uçuyor olmanın keyfiyle çığlıklar atıyordu.tepede çakılı kalmanın verdiği korku da vardı bir yandan.Birden fazla duyguyu aynı anda hissedebilmenin farklılığını yaşıyordu adeta.İndiğinde, dönen başının verdiği etkiyle sallandığını hissetti bir an. Ardından ilerlemeye devam etti.Oyuncaklarla dolu bir cennette olmanın hazzını alıyordu yeterince.ikinci durak çarpışan otolardı.Jetonunu aldı ,bir önceki turun bitmesini bekliyordu .kendi gibi yalnız olan birini kestirmişti gözüne ve hemen yanına atladı.Tur başlamıştı.Eğlence,çocukluk günlerine geri dönüş ve yabancılarla bir anlıkta olsa kaynaşma bu üç duygu yoğunluğunu birden yaşatan nadir oyunlardan biriydi şu bizim çarpışan otolar.Bol kahkaha,curcuna ve çarpışmanın bir araya gelmesiyle oluşan bir eğlencenin içindeydi Felicia.bir tane jeton daha,bir tur daha...sonraki durak dönme dolaptı.uzun zaman sonra ilk defa yalnız binecekti.Daha önce hep sevdikleriyle bindiği bu dönen oturaklarda bu sefer yalnızlığı tadacaktı.Gözünü yumup geçmişe dalacaktı belki de.Dönen oturaklar havayla buluşurken Felicia'nın gözler yavaş yavaş kapanmaktaydı.Geçmişe gezintinin ilk dakikalarında olmalıydı.Eskiye ait her şey kare kare gözünde canlanıyor,sanki o anları yaşıyordu. Babasının elini bırakmayan küçük kızın lunaparktaki koşuşturması,ilk sevgilisiyle bindiği unutulmaz gondol keyfi,arkadaşlarıyla birlikte keyif çığlıkları attığı kamikaze.Zaman yolculuğunda gibi hepsinden teker teker geçmekteydi.Uykuya dalış değil resmen geçmişte yolculuktu onunki.Dönen dünyanın durduğunu hissetmeye başladığı anda gözlerini açmıştı.Gözlerini açtığında hissetmişti yalnızlığın yaşattığı hüznü.Tek başınalığın acımasızca dokunuşu bedenini alt üst etmeye yetmişti.birden bire bardaktan boşalırcasına yağan yağmur yüzüne bir tokat gibi indi.Neşe içinde geldiği bu lunaparktan hüzün yağmurlarıyla ayrılıyordu Felicia.
23 Ekim 2008 Perşembe
yağmurla gelen huzur
Sessizliğin hakim olduğu ıslak gecelerden biriydi.Birikmiş su damlaları yerleri öpüyor ,bedenlerde görünmeyen izler bırakıyordu.her bir köşeden hissediliyordu yağmurun getirdiği hüzün,kasvet,kimisine göre de huzur…sokağın her yanı zifiri karanlıktı;ancak biraz ilerleyince farkedebilmişti sokak lambasını Yağmur.Yanında da eskimiş bir bank durmaktaydı bir de bir siluet.meraklı gözlerle banka doğru ilerledi .yanaştığında gizemli siluetin gözleriyle karşılaştı.Islanan bedenine aldırmadan,sakince oturan bir kızdı.onu gecenin bu saatinde buraya sürükleyen şey neydi acaba?kim bilebilirdi ki?
Yağmur onun yanına oturmakla oturmamak arasında kararsızlık yaşarken kendini bir anda bankta buldu. Karşısında duran kız suyu anımsattı ona ...Su gibi berrak,saf ve temiz ..ve olmasını düşündüğü gibi değildi.Yalnızlığından sıkıntı duyan bir hali yoktu .Merhaba diye söze başlamıştı delikanlı.Kız ise bir anlık şaşkınlığın ardından aynen karşılık vermişti.Gecenin bu vaktinde bu meçhul sokakta işiniz nedir bayım? diye bir soru gelmişti Su’dan. Yağmur “esas sizin işiniz nedir ben daha çok merak etmekteyim” diye karşılık verdi.yoksa sizde benim gibi Yağmurlu gecelerde yalnız dolaşmayı seven,bedenini ıslatan yağmur damlalarıyla ruhunu temizleyen,sıkıntılarından arınan,boş sokakları tercih eden ,nadir rastlanan kişilerden misiniz diye ekledi.Evet aynen o kişilerdenim.Yoğun iş temposu,kalabalık,gürültülü bir hayatın içinde bir oraya bir buraya savrulurken arada bir nefes almam gerektiğinin farkına vararak atıyorum kendimi buralara.yüzüme yediğim ıslaklıkla uyuyan ben uyanıyor adeta diye cevaplamıştı Su.
Dediği gibi hayatın her anında farklı bir koşuşturmaca yaşarken yorgun düşüp ruhumuzu dinlendirmemiz gereken anlar oluyordu.Su ve yağmur bunu en iyi şekilde yapıyordu.kimimiz garipsese de onlara huzur veren şeylerden biriydi işte bu.
Yağmur:biraz yürüyüşe ne dersiniz Su hanım?
Su: harika olur
Yağmur:öyleyse muhabbetimize ufak bir gezintiyle devam edelim
Su:hay hay efendim
Bir yandan muhabbet,bir yandan gezinti,keyifli dakikalar.O gece her ikisi içinde farklıydı.Alışkın oldukları yağmurlu gecelerden biri değildi O gün.Her zaman tek kişilik olan oyunlarına bir konuk oyuncu eklenmişti,beklenmedik bir misafir.Ve bu misafirlik ikisine de iyi gelmişti..Günlük yaşamın stresinden uzak,sessiz sakin bir gecede bir yabancıyla zaman geçirme.Farklılık işte buydu.Aynı şeylerden hoşlandığın biriyle geçirdiğin 1-2 saat işte keyif buydu.
Saat sabaha karşı 3’ü gösterirken gözlerde hafif hafif kaymalar başlıyordu.eve gitme zamanı gelmişti.Bu gece alışılmışlıkların dışında, rahatlatıcı ,keyif verici bir gece olmuştu.Yağmurda yürüyüş,bankta oturup gökyüzünü seyretmek ve daha fazlası…yolları ayrılırken ;
Yağmur : Belki bir başka yerde,başka bir gecede yine yağmurla su birlikteyken karşılaşabiliriz.
Su: Susuz yağmur olmaz.belki bu şehirde,belki başka bir yerde kesin birlikte oluruz.
Yağmur onun yanına oturmakla oturmamak arasında kararsızlık yaşarken kendini bir anda bankta buldu. Karşısında duran kız suyu anımsattı ona ...Su gibi berrak,saf ve temiz ..ve olmasını düşündüğü gibi değildi.Yalnızlığından sıkıntı duyan bir hali yoktu .Merhaba diye söze başlamıştı delikanlı.Kız ise bir anlık şaşkınlığın ardından aynen karşılık vermişti.Gecenin bu vaktinde bu meçhul sokakta işiniz nedir bayım? diye bir soru gelmişti Su’dan. Yağmur “esas sizin işiniz nedir ben daha çok merak etmekteyim” diye karşılık verdi.yoksa sizde benim gibi Yağmurlu gecelerde yalnız dolaşmayı seven,bedenini ıslatan yağmur damlalarıyla ruhunu temizleyen,sıkıntılarından arınan,boş sokakları tercih eden ,nadir rastlanan kişilerden misiniz diye ekledi.Evet aynen o kişilerdenim.Yoğun iş temposu,kalabalık,gürültülü bir hayatın içinde bir oraya bir buraya savrulurken arada bir nefes almam gerektiğinin farkına vararak atıyorum kendimi buralara.yüzüme yediğim ıslaklıkla uyuyan ben uyanıyor adeta diye cevaplamıştı Su.
Dediği gibi hayatın her anında farklı bir koşuşturmaca yaşarken yorgun düşüp ruhumuzu dinlendirmemiz gereken anlar oluyordu.Su ve yağmur bunu en iyi şekilde yapıyordu.kimimiz garipsese de onlara huzur veren şeylerden biriydi işte bu.
Yağmur:biraz yürüyüşe ne dersiniz Su hanım?
Su: harika olur
Yağmur:öyleyse muhabbetimize ufak bir gezintiyle devam edelim
Su:hay hay efendim
Bir yandan muhabbet,bir yandan gezinti,keyifli dakikalar.O gece her ikisi içinde farklıydı.Alışkın oldukları yağmurlu gecelerden biri değildi O gün.Her zaman tek kişilik olan oyunlarına bir konuk oyuncu eklenmişti,beklenmedik bir misafir.Ve bu misafirlik ikisine de iyi gelmişti..Günlük yaşamın stresinden uzak,sessiz sakin bir gecede bir yabancıyla zaman geçirme.Farklılık işte buydu.Aynı şeylerden hoşlandığın biriyle geçirdiğin 1-2 saat işte keyif buydu.
Saat sabaha karşı 3’ü gösterirken gözlerde hafif hafif kaymalar başlıyordu.eve gitme zamanı gelmişti.Bu gece alışılmışlıkların dışında, rahatlatıcı ,keyif verici bir gece olmuştu.Yağmurda yürüyüş,bankta oturup gökyüzünü seyretmek ve daha fazlası…yolları ayrılırken ;
Yağmur : Belki bir başka yerde,başka bir gecede yine yağmurla su birlikteyken karşılaşabiliriz.
Su: Susuz yağmur olmaz.belki bu şehirde,belki başka bir yerde kesin birlikte oluruz.
Bir gün bir mekan
Sabahleyin yüzüme vuran güneşle , akşama doğru yanaklarıma çarpan serin rüzgarla karşılaşmıştım.gökyüzünde oynadıkları bir oyundu sanki bu.biri kendini gösterip kaçıyor sonra diğeri çıkıyor ortaya.anlık güneş,anlık esen şiddetli rüzgar.bir yandan içim ısınırken diğer yandan bedenim titriyor.burnumu içime çekerken bir yandan da üşümekte olan bedenimi mor şalımla örtüyorum.sağlam ve hızlı adımlarla evime doğru yol almış sıcacık odamda yorganın altına girmeyi hayal ederken aklımdan başka hin fikirler geçiyor.O ara telefonum çalıyor arayan kişi benim hin fikirlerimden birisini bana sunuyor.Ama olamayacağını söylüyorum.babamın yanından çıktığımı,eve gitmem gerektiğini söylüyorum telefondaki şahısa.kaçamak olarak Kadıköy deki buluşmaya bile uğrayamadığımı düşünüyorum bir yandan.Hastaneyle Kadıköy arası 5 dakikalık yürüyüş mesafesinde olmasına rağmen uğrayamadım.çünkü bizim pederin arkadaşının arabasında bulmuştum kendimi birden.Geçerken bizim kızı da bırakırsınız muhabbetine yenik düşmüştüm.bir anlık hepsini bir kenara atarak sıcacık oda hayaline geri döndüm.evde ruhuma masaj yapan müziklerim,başucumdaki bir fincan çayım ve bilgisayarım beni bekliyordu.ve tabiî ki sıcacık yorganım.bunlarla bütünleşmiştim son zamanlarda.kapıdan içeri girdiğimde evimde olmanın huzurunu yaşadım.toparlanma ve birkaç ufak işten sonra köşeme çekilmiştim.yanımda bir bardak çayım, fonda hoş tınılar ve yorganın altında bir ben.. herşey tam tarifteki gibiydi.penceremin camını sımsıkı kapamıştım yanaklarıma değen soğuk rüzgar beni vurmasın diye.panjurumu çekmiştim güneş beni bulamasın diye.loş ışığımla,sıcacık yorganımla ısınıyordum.nezlemi saymazsak gayet halimden memnundum.alışmıştım artık yalnızlığa o benden bir parçaydı artık.hatta arada bir özlüyordum onu.yalnızlığımdan ayrılıyordum bir müddet giriyordum kalabalığa.Arkadaşlara,dostlara,tanıdıklara kaçıyordum.
Eve geldiğimde üzgün ve sitemli bir şekilde bana bakan odamın duvarlarıyla karşı karşıya geliyordum. Benim yokluğumda kendini bir hiçmiş gibi hisseden duvarlar.Özlem dolu bakan boş beyaz sayfam nerde kalmıştın bu gece beni bu anlamsızlıktan kurtarmayacak mısın? Bu boşluğumu içindekilerle doldurmayacak mısın?hadi dök içindekileri diye fısıldıyordu sanki.özlediğimi ve özlendiğimi hissediyordum.ne kadar gariptir ki bu yalnızlık bana huzur veriyordu.kafamı dinlemek,içimdekileri boşaltmak,bir şeyler atıştırmak ruhumu ve bedenimi rahatlatıyordu.her gece en az 1 saatimi ayırdığım,kendimi rahatlattığım bir mekandı bu. somon rengi duvarlarıyla içimi renklendiren ,loş ışığıyla ruhuma romantik duyguları enjekte eden küçük,şirin oda.hayatımın her anına şahit,benimle beraber olan tek şey.Her hikaye her kurgu dönüp dolaşıp bu odaya bağlanıyor nedense.her zaman buradan bir kesitler katıyorum.kendimi anlatırken onu yok saymak olmazda ondan.bir anlık olsun,hep olsun fark etmez yanı başımda olan tek şeyle yine noktalıyorum yazımı.
Eve geldiğimde üzgün ve sitemli bir şekilde bana bakan odamın duvarlarıyla karşı karşıya geliyordum. Benim yokluğumda kendini bir hiçmiş gibi hisseden duvarlar.Özlem dolu bakan boş beyaz sayfam nerde kalmıştın bu gece beni bu anlamsızlıktan kurtarmayacak mısın? Bu boşluğumu içindekilerle doldurmayacak mısın?hadi dök içindekileri diye fısıldıyordu sanki.özlediğimi ve özlendiğimi hissediyordum.ne kadar gariptir ki bu yalnızlık bana huzur veriyordu.kafamı dinlemek,içimdekileri boşaltmak,bir şeyler atıştırmak ruhumu ve bedenimi rahatlatıyordu.her gece en az 1 saatimi ayırdığım,kendimi rahatlattığım bir mekandı bu. somon rengi duvarlarıyla içimi renklendiren ,loş ışığıyla ruhuma romantik duyguları enjekte eden küçük,şirin oda.hayatımın her anına şahit,benimle beraber olan tek şey.Her hikaye her kurgu dönüp dolaşıp bu odaya bağlanıyor nedense.her zaman buradan bir kesitler katıyorum.kendimi anlatırken onu yok saymak olmazda ondan.bir anlık olsun,hep olsun fark etmez yanı başımda olan tek şeyle yine noktalıyorum yazımı.
21 Ekim 2008 Salı
bu da düşünen kafanın bana sorusu
Sıcacık ve küçücük odamda uzanmış yatarken sere serpe, kafamda bir sürü düşünce,bir sürü soru.yaşamı anlamlı kılmak için napıyorum?kendimi geliştirmek için şu an napıyorum?Böyle mutlu muyum?Geçiştirmek,bir şeyleri ertelemek nereye kadar?....daha da uzayıp gidebilecek birsürü soru.hayalperestlikten gerçekçiliğe dönüşü hepimiz zaman zaman yaşıyoruzdur ve kendimizi sorguladığımızda bu ve bunun gibi binlerce soru gelir aklımıza.
Her gün aynı düzen, aynı sıradanlıkla güne başlarken, gün içinde olacaklar hakkında hiçbir fikrimiz yokken bırakıyoruz kendimizi bu kirli,garip,çalkantılı dünyanın ortasına.Belirsizlikler içine hapsolmuş, bir şekilde yolunu bulmaya çalışan,kurtulmaya çalışan insanlarız işte.Her şeyin arkasına saklanmış bilinmezlikler yolumuzu kesip karşımızda bitiveriyorlar.bilinmezliklerle kurulu bir düzenin içinde yolumuza devam ediyoruz.Bazen sıyrılıyoruz belirsizlikler bir son buluyor.Aynı düzene sıkışıp kalmış, elinden hiçbirşey gelmeyen yaratık gibi dolaşıyoruz bazen etrafta .Kendimizi geliştirmek için hiçbir çaba sarf etmiyoruz.Fakat bazılarımız da var ki ellerinden gelenin en iyisini yapıp başarılı adımlarla ilerliyorlar kendi alanlarında.Çoğumuz erteliyoruz yapmamız gerekenleri.Türk toplumu olarak böyleyiz zaten anı kurtarma amacıyla yaklaşıyoruz her şeye.Günü kurtarmak işimize geliyor belkide.Ama işleri uzun vadede düşünmek gerektiğini unutuyoruz.Aslında gayet iyi biliyoruz ama gerçeklerle yüz yüze gelmek hoşumuza gitmiyor.Bu nereye kadar böyle devam eder bilinmez ama her alanda bir günü kurtarma anlayışı içine giriyoruz.
Diğer taraftan yaşamı anlamlı kılma konusuna gelirsek eğer herkese göre değişen bir kavram olduğunu düşünüyorum.Herkesin zevkine,keyfine,kafa yapısına,düşüncelerine göre değişir yaşamın anlamlılığı ya da anlamsızlığı.bana göre yaşamımı anlamlandıracagını,hayatıma farklı şeyler katacağını düşündüğüm bir şey başkasına göre saçma gelebilir.Bu dünyada milyonlarca farklı beyin,farklı kafa yapısına sahip insan varken herkesin aynı şeyleri düşünmesi beklenemez tabi ki.Neyse konudan sapmaya başladığımın farkındayken yaşamı anlamlı kılmanın gerekliliğine dönmek istiyorum.Gidici olduğumuz bu hayatta her anımızı dolu dolu geçirmemizin gerekli olduğunu düşünmekteyim.Peki buna ne kadar bağlı kalıyorsun derseniz yarı yarıya demekle yetinebileceğim.Bu yüzden zaten gecenin bir vakti uzanmış yatağımda bu soruyu sorgulamaktayım.Her anı dolu dolu geçirmemin farkındayken,yaşamımı anlamlı kılacak şeyler varken peki neden yapmıyorum yahut yapamıyor muyum? İyice psikopata bagladığımı hissederken bir yandan da düşünüyorum cidden niye?her gün sabah akşam okul ev ikilisi arasında gidip gelirken,arada bir arkdaşlarla takılmaca yaşarken bu sorular aklımdan geçiyor mu hiç? Hayır.Çoğumuz belkide boş boş gidip geliyoruz saatlerimizi boşa harcıyoruz farkındamıyız belki evet belki hayır.ya da farkında olsak da bir şey yapıyormuyuz?arada bir birkaç köşe yazısı okuyup,birkaç sergi gezip,kültürümüzü arttıracak bilgiler edinip mi yaşamImızı anlamlandıracağız.onları zaten yapıyorum ama yine bir şey hissetmiyorum diyenlerde olabilir.yani bana sorarsanız yaşamını anlamlandırmak ne diye esas olarak hayatın her anından zevk almak,boşa yaşamadığını hissetmek,sana keyif veren şeylerle ilgilenmek vb.Ama yinede tam tanımı yapamamakla birlikte herkese göre değişebileceğini de belirtmek istiyorum.Kısacası herkesin hayatını anlamlandıracak bir şey vardır.kenarda köşede bir yerde sıkışmıştır biz fark edemiyoruzdur.Hayat elimizden kayıp gitmeden bulmalıyız yaşantımızdaki boşluğu dolduracak şeyi.Mutlu olacağımız adımlar atıp hayatımızı farkı yönlerde şekillendirmeliyiz.Sanıyorum ki o zaman böyle yatakta oturup bunları kös kös düşünmeye gerek kalmaz
Her gün aynı düzen, aynı sıradanlıkla güne başlarken, gün içinde olacaklar hakkında hiçbir fikrimiz yokken bırakıyoruz kendimizi bu kirli,garip,çalkantılı dünyanın ortasına.Belirsizlikler içine hapsolmuş, bir şekilde yolunu bulmaya çalışan,kurtulmaya çalışan insanlarız işte.Her şeyin arkasına saklanmış bilinmezlikler yolumuzu kesip karşımızda bitiveriyorlar.bilinmezliklerle kurulu bir düzenin içinde yolumuza devam ediyoruz.Bazen sıyrılıyoruz belirsizlikler bir son buluyor.Aynı düzene sıkışıp kalmış, elinden hiçbirşey gelmeyen yaratık gibi dolaşıyoruz bazen etrafta .Kendimizi geliştirmek için hiçbir çaba sarf etmiyoruz.Fakat bazılarımız da var ki ellerinden gelenin en iyisini yapıp başarılı adımlarla ilerliyorlar kendi alanlarında.Çoğumuz erteliyoruz yapmamız gerekenleri.Türk toplumu olarak böyleyiz zaten anı kurtarma amacıyla yaklaşıyoruz her şeye.Günü kurtarmak işimize geliyor belkide.Ama işleri uzun vadede düşünmek gerektiğini unutuyoruz.Aslında gayet iyi biliyoruz ama gerçeklerle yüz yüze gelmek hoşumuza gitmiyor.Bu nereye kadar böyle devam eder bilinmez ama her alanda bir günü kurtarma anlayışı içine giriyoruz.
Diğer taraftan yaşamı anlamlı kılma konusuna gelirsek eğer herkese göre değişen bir kavram olduğunu düşünüyorum.Herkesin zevkine,keyfine,kafa yapısına,düşüncelerine göre değişir yaşamın anlamlılığı ya da anlamsızlığı.bana göre yaşamımı anlamlandıracagını,hayatıma farklı şeyler katacağını düşündüğüm bir şey başkasına göre saçma gelebilir.Bu dünyada milyonlarca farklı beyin,farklı kafa yapısına sahip insan varken herkesin aynı şeyleri düşünmesi beklenemez tabi ki.Neyse konudan sapmaya başladığımın farkındayken yaşamı anlamlı kılmanın gerekliliğine dönmek istiyorum.Gidici olduğumuz bu hayatta her anımızı dolu dolu geçirmemizin gerekli olduğunu düşünmekteyim.Peki buna ne kadar bağlı kalıyorsun derseniz yarı yarıya demekle yetinebileceğim.Bu yüzden zaten gecenin bir vakti uzanmış yatağımda bu soruyu sorgulamaktayım.Her anı dolu dolu geçirmemin farkındayken,yaşamımı anlamlı kılacak şeyler varken peki neden yapmıyorum yahut yapamıyor muyum? İyice psikopata bagladığımı hissederken bir yandan da düşünüyorum cidden niye?her gün sabah akşam okul ev ikilisi arasında gidip gelirken,arada bir arkdaşlarla takılmaca yaşarken bu sorular aklımdan geçiyor mu hiç? Hayır.Çoğumuz belkide boş boş gidip geliyoruz saatlerimizi boşa harcıyoruz farkındamıyız belki evet belki hayır.ya da farkında olsak da bir şey yapıyormuyuz?arada bir birkaç köşe yazısı okuyup,birkaç sergi gezip,kültürümüzü arttıracak bilgiler edinip mi yaşamImızı anlamlandıracağız.onları zaten yapıyorum ama yine bir şey hissetmiyorum diyenlerde olabilir.yani bana sorarsanız yaşamını anlamlandırmak ne diye esas olarak hayatın her anından zevk almak,boşa yaşamadığını hissetmek,sana keyif veren şeylerle ilgilenmek vb.Ama yinede tam tanımı yapamamakla birlikte herkese göre değişebileceğini de belirtmek istiyorum.Kısacası herkesin hayatını anlamlandıracak bir şey vardır.kenarda köşede bir yerde sıkışmıştır biz fark edemiyoruzdur.Hayat elimizden kayıp gitmeden bulmalıyız yaşantımızdaki boşluğu dolduracak şeyi.Mutlu olacağımız adımlar atıp hayatımızı farkı yönlerde şekillendirmeliyiz.Sanıyorum ki o zaman böyle yatakta oturup bunları kös kös düşünmeye gerek kalmaz
30 Eylül 2008 Salı
bir hayat betimlemesi:sakin
Onca basitliğin,sıradanlığın içinde bir farklılık keşfetmiştim.farklı bir ruh,farklı bir melodi,farklı kişilikler.boş hayatım o farklı ruhun zenginliğiyle dolmuştu.kalbimdeki acılar yerini sevince bırakmıştı.sakin huzur dolu tınılarla mutluluğa doğru yolculuğun ne demek olduğunu anlamıştım.melankolik sözlerle bile huzur bulmanın farklılığını tatmıştım.bazen çok yakınımda benimle konuşuyorlar gibi bazen de bildiğim gerçeklikleri yüzüme vuruyorlardı.Bir tokat gibi yiyordum sözleri,sindiriyordum yavaşça.hadi kalk toparlan kendine bir bak dedirtiyorlardı bazen de.hayattı anlattıkları.hayatın içinden bir şeyler .parça parça,hayatın her bölümünden kesitler, bugün ,yarın ,dün her şeyin birleşimini kapsıyordu.kimi zaman küçük bir kız oluyordum alkış tutan,kimi zaman kırmızı bir oda düşlüyordum yerde uzanmış.bir küçük hayat resmi çiziyordum kendime sevdiğimle doldurduğum.artık durgun sularda yüzüyordum, zaman zaman dalgalı serin sulara bırakıyordum kendimi.ruhumu dinlendiriyordum,hayal dünyamı şekillendiriyordum.bir yalnızlık sessizliğinin acısıyla uyanıyordum gece 3-5 nöbetleriyle. hayalperestliğimden sıyrılıp gerçekçilikle baş başa kalıyordum. karmaşık,gürültülü hayatımın içinde sakin, huzurlu yanımın bir parçasıydı onlar.dinledikçe dinginleşen ruhum huzur buluyordu.bir anlık uzaklaşıyordum her şeyden herkesten.bana zarar veren,beni yıpratan her şeyden.bu güçtü belki de bana inanılmaz bir güç veriyorlardı. Ama bazen bu gücümü kaybedip düşebiliyordum da.güçleniyor muyum zayıflıyor muyum ?bazen ikilemler arasında kalıyordum.Bazı geceler umut esintileri giriyordu odamın camından içeri. aklımın içinde yoğuruyordum tüm düşünceleri.bilinmezlikler,gerçeklikler,kavgalar,yaşanmışlıklar,pişmanlıklar bir çorba kazanının içinde karıştırılıyor gibi beynimin içinde dönüp duruyordu.Sakindi bu. Ruhumun içine işleyen tınılarla her duyguyu beynime enjekte ediyorlardı adeta. yaşamın yankılarını müzikle birleştirmiş beyinleri dinliyordum.Sakincene Sakin’i dinliyordum.küçük kız büyümüş,olgunlaşmış adam olmuştu artık.
18 Eylül 2008 Perşembe
üzümden beden

üzümden bedenim artık
tane tane her parçamdan koparıyorlar
sapımı bir kenara
çekirdeğimi bir kenara fırlatıyorlar
beni de içlerine alıyorlar
görünüşte yemyeşil salkımlı bir üzümüm işte
ama içlerinde kayboluyorum
bazen birinn boğaznda düğümleniyor
bazen de zevkle ısırılan bir şeye dönüşüyorum
tatlı,minik,hafif sulu bir şey
çekirdekli veya çekirdeksiz her türüm mevcut
bazen mor bazen yeşilim
ama her şekilde tatlıyım işte
20 Ağustos 2008 Çarşamba
ne?
nerdeyim
derin bir çukurun dibinde mi
dipsiz bir kuyunun içinde mi
dalgaların sürüklediği denizde mi
kimim
boğulmakta olan ,çırpınan biri mi
yanlızlığa alışkın masum güzel mi
dostlarıyla mutlu bir gezgin mi
ne yapıyorum
akıl almaz davranışlar içine mi giriyorum
karmaşık duyguların arasında mı kayboluyorum
mutluluğun peşinden mi koşuyorum
derin bir çukurun dibinde mi
dipsiz bir kuyunun içinde mi
dalgaların sürüklediği denizde mi
kimim
boğulmakta olan ,çırpınan biri mi
yanlızlığa alışkın masum güzel mi
dostlarıyla mutlu bir gezgin mi
ne yapıyorum
akıl almaz davranışlar içine mi giriyorum
karmaşık duyguların arasında mı kayboluyorum
mutluluğun peşinden mi koşuyorum
24 Temmuz 2008 Perşembe
makine kalbimiz
bir makine gibiyim
istediğin zaman düğmeme basıyorsun
istediğin zaman kapatıyorsun
başlat ve bitir tuşlarını kullanıyorsun sık sık
yeniden başlat tuşuyla yeniden sürüklüyorsun beni sonu olmayan bu ilişkiye
ve birden bitiriyorsun herşeyi
çok kolay oluyor senin için oynamak
bazen bozuluyor bu makine
rahat komuta edemiyorsun
araya zaman giriyor
tamir edilmemi bekliyorsun
sonra yine başa sarıyor herşey
yeniden,yeniden ve yeniden başlıyor karmaşık ilişkimiz
ama artık daralıyorum,boğuluyorum bazen
sonu nereye varacak ne olacak bilemiyorum
ve artık bi karar ver
ya da çek ,çek fişimi lütfen
istediğin zaman düğmeme basıyorsun
istediğin zaman kapatıyorsun
başlat ve bitir tuşlarını kullanıyorsun sık sık
yeniden başlat tuşuyla yeniden sürüklüyorsun beni sonu olmayan bu ilişkiye
ve birden bitiriyorsun herşeyi
çok kolay oluyor senin için oynamak
bazen bozuluyor bu makine
rahat komuta edemiyorsun
araya zaman giriyor
tamir edilmemi bekliyorsun
sonra yine başa sarıyor herşey
yeniden,yeniden ve yeniden başlıyor karmaşık ilişkimiz
ama artık daralıyorum,boğuluyorum bazen
sonu nereye varacak ne olacak bilemiyorum
ve artık bi karar ver
ya da çek ,çek fişimi lütfen
20 Temmuz 2008 Pazar
beklenen albüm çıktı :yasemin mori_Hayvanlar

kendine özgü tarzıyla bir anda dikkatleri üzerine çeken Yasemin Mori sonunda ilk albümünü çıkardı.Albüm çıkmadan aslında bir konu var şarkısına çektiği klibiyle herkesin ilgi odağı olmayı başaran ve kendine özgü müziğiyle müzik piyasasına farkı bir renk katan,şirin,çıtı pıtı kadın vokallerimizdendir kendisi.Albümü tamamen dinledim ve çok beğendiğimi inkar edemiycem.şarkı sözleri ve insanın ruhuna hitap eden müziğiyle farklılığını konuşturmuş.İyiki varsın Yasemin Mori diyorum ve herkes bu albümü dinlemeli diye ekliyorum:)
işte albümden hoş bir parça:
Mutsuz Punk
kırmızı bir at çizerdim,
işte albümden hoş bir parça:
Mutsuz Punk
kırmızı bir at çizerdim,
kırmızı bir at,
bak buda kafası.
"nereden geldim nereye giderdim?"
buda düşünen kafanın bana sorusu.
"sür beni sarp kayalıklara oradan aşağısı başka yerin konusu''
"ah" dedi "senin durumun fena",
"ah" dedi "kalbinde bu neyin acısı?
dayanamaz kalbimin içinden çıkardım
utanmadan dünyaya tepeden bakardım!
kimse beni bilmez,
bilmez beni bilmez,
bilmez beni kimse, ben hep saklandım
yanmalısın sönmelisin ruhları incitmeli...
inanırken yalanlara delirmiş olmalısın!
bakmalısın görmelisin acıya yer vermelisin
parmak için hepler önce içi göze almalısın
ah o kızgın bakışın birde üzgün bakışın
yüzlere gülüşün ve anidir düşüşün!
üzülmeye gelmez, giderdim aramaya ruhumun parçalarını
üzerime bir bir dikerdim
beni nasıl isterdin?
tek parça
yoksun, nedenin yoksa!
yoksun, nedenin yoksa!
kime güler yüzün?
kime ağlarsın?
-çek bi sandalye çek ve otur,
mumlar var, mumları yak
anlatacaklarım uzun, uzundur yollar
ve her ne yöne gidersen git beter gibi sonsuz ama
yoksun nedenin yoksa!
-yokum nedenim yok benim!
kime güler yüzüm?
kime ağlarım?
duruyorsan ne duruyorsun?
yarına kalsam ne umuyorsun?
ağlarla kaplı hiç bilemezsin!
her yanım her sözüm her savaşım her yönüm
öyle zor, öyle zor öyle zor geliyor ki her yeni gün...
18 Temmuz 2008 Cuma
sen ve ben

ben , kokunu içime çekip
uzaklara daldım
uzansam eline dokunacakken dokunamadım
hayaline dokundum
etrafta yankılanan sesini uzaktan işittim
ve tepkisiz uzaktan seyrettim
en sonunda tamamen kapattım gözümü
ve sen, sürekli gülümsedin
yan bakışınla yaktın
umursamaz tavırlarınla yıktın
en sonunda sıcak rüzgarlar estirdin
ama şimdi
sen ve ben sonu olmayan ikili
sen ve ben iki arkadaş
sen ve ben iki yabancı
sen ve ben üçünden biri ya da hepsiyiz
13 Temmuz 2008 Pazar
bir küçük hayat resmi
Önce küçük bir kızdı.hoplayan zıplayan herkes gibi bir çocukluk yaşayan.ama pek bir yetenegi yoktu.çizim desen beceriksiz,enstrüman çalma desen kabiliyetsiz.anlayacağınız bir işin ucundan tutamamıştı.bir ara oyunculuğa merak sarmıştı.küçükken eğlenceliydi o işler.set ekibi,çekimler vesaire.güzel ortamlardı.sonra onu da bıraktı.birazcık büyümüştü fakat değişen pek bir şey yoktu.kendisi de istiyordu bir baltaya sap olmak.Ama yoktu yeteneği görebiliyordu.bazı şeyleri denemişti bazılarını da denemeye korkmuştu.Artık lise yıllarına gelmişti.o zamanlar tanıştı işte bu beyaz sayfayla.aklına geldikçe karalıyordu bir şeyler.Tek sığınacak limanı buydu sanki.şarkı sözleri yazıyordu bazen insanın içine işleyen.umarsızca yazıyordu ,döküyordu içindekileri.Bazen düşünceleri birikiyordu ,birikiyordu ve taşıyordu en sonunda.dökülüyordu kalemin ucundan birkaç satır.bir ara boşlamıştı bu işi de. Ara verdi kısa zamanlıkta olsa.Lise bitti ve sonunda üniversitedeydi.maksat muhabbetler,yeni çevreler,gezip tozmalar,eglenceler içinde bulmuştu kendini.Bardağın bir kısmı dolu bir kısmı boştu sanki.işe yaramaz birinin tekiyim diyordu kimi zaman kendi kendine.dolu tarafı çok azdı sanki yok denecek kadar az.Bir güvensizlikti gidiyordu işte.Bazen de ben her şeyi yaparım neden olmasın gibi bir tavra giriyordu.Ama biliyordu her şeyi yapamayacağını.Yoktu işte yeteneği napabilirdi ki.Müziği çok severdi mesela.Şarkı söylemeyi de.Ama sesi berbattı biraz güzel olsaydı ne olurdu sanki.Ama değildi işte.Yazdığı şarkıların müziğini de düşünürdü hatta söylerdi evde kendince ama duyuramazdı sesini.Ortada duyuracak ses yoktu ki.bu arada aşktan hiç bahsetmedik.Herkesin hayatında bir dilim aşk bulunur.Onda da vardı tabi ki.Hep üzüntüler yaşadı,hep acı çekti bu konuda.Bir kere mutluluğu azıcık ucundan yakaladı o da kısa sürdü işte.Yeni arkadaşlıklar, yeni kişiler ve pat diye biri çıktı.İçi kıpır kıpır olmuştu ve her gördüğünde de öyle olmaya devam ediyordu.biraz abartıyor muydu ne.Günler günleri kovaladı ve bir aptal aşığa dönmüştü.Farkındaydı.Ama engel olamadığı bir bağlanma vardı.ama bu bağlanmaya da bir son vermesi gerekiyordu.her zamanki gibi karşı taraftan olumlu bir işaret gelmemişti.Olmayınca olmuyordu.hayat bu iki kelimeyi hep söyletiyordu ona.Şimdi kendini hayatın akışına bırakmış yaşıyor öylece.kendini beyaz bomboş sayfasına adamış durumda şimdilerde.tek tutunduğu dal o.O da kayıp giderse elinden boşlukta geziniyor olacak.
11 Temmuz 2008 Cuma
bembeyaz bir oda
bembeyaz bir odanın içindeyim
etrafı çiçeklerle bezenmiş bir yatak odası
başucumda beyaz orkide
her sabah kakltığımda kokusuyla mest olduğum
duvarda beyaz çerceveli manzara resimleri
baktıkça kendimi içinde bulduğum
beyaz ufak gece lambam
karanlık gecelerimi aydınlatan
minik alarmlı saatim
gecikmelerimi önleyen
kotondan beyaz bir yatak başlığı
ve onu tamamlayan tek kişilik bi yatak
küçük ama kullanışlı makyaj masam
saatlerce karşısında kalıp farklı hallere büründüğüm
işte bembeyaz bir oda
huzur yuvam
benimle herşeye ortak olmuş küçük bi sığınak
yeri gelmiş aglamalarıma kulak vermiş
yeri gelmiş bagırıp,çağırmama dayanmış
çıglıklarımdan duvarları çatırdamış kimi zaman
kimi zamnda mutlulugmdan tepinirken yerin canını acıtmışım
ama alışmışım bu odaya
alışmışız birbirimize..
etrafı çiçeklerle bezenmiş bir yatak odası
başucumda beyaz orkide
her sabah kakltığımda kokusuyla mest olduğum
duvarda beyaz çerceveli manzara resimleri
baktıkça kendimi içinde bulduğum
beyaz ufak gece lambam
karanlık gecelerimi aydınlatan
minik alarmlı saatim
gecikmelerimi önleyen
kotondan beyaz bir yatak başlığı
ve onu tamamlayan tek kişilik bi yatak
küçük ama kullanışlı makyaj masam
saatlerce karşısında kalıp farklı hallere büründüğüm
işte bembeyaz bir oda
huzur yuvam
benimle herşeye ortak olmuş küçük bi sığınak
yeri gelmiş aglamalarıma kulak vermiş
yeri gelmiş bagırıp,çağırmama dayanmış
çıglıklarımdan duvarları çatırdamış kimi zaman
kimi zamnda mutlulugmdan tepinirken yerin canını acıtmışım
ama alışmışım bu odaya
alışmışız birbirimize..
10 Temmuz 2008 Perşembe
aptal aşık
Herkes hayatının bir döneminde aptal aşığı oynar.Herkesin hayat çizgisine yazılmıştır bu rol.Doğanın kanunudur aşık olmak.platonik veya karşılıklı hiç fark etmez başa beladır.Şimdi aptal aşık olduğum günleri hatırladım da yüzümde ufak bir gülümseme belirdi.içim içime sığmayan dakikalar,geçmek bilmeyen günler,ona duyulan özlem.bir sonraki haftayı heyecanla beklemek.yüzünü görebilmek çok önemli bir şeymiş gibi sabırsızlanmak.Aman Allahım ne günlerdi be.insan aptal aşık olunca farkında olmuyor yaptıklarının ya da oluyor ama ona o kadar abartı gelmiyor.karşındakine öyle bir kapılıyor,öyle etkileniyor ki söz geçiremiyor kalbine.O an ne istiyorsa onu yapıyor.ne gurur kalıyor ortada ne başka bir şey…sonra anlıyor ki çırpınmak boşa.çırpınışlarını gören yok daha doğrusu umursayan yok.o sadece uzaktan bakıyor ama göremiyor içimdeki ateşi.ve en sonunda oyun bitiyor.içimde ne ateş kalıyor ne sevgi.kendime geliyorum.başım dimdik ayakta umursamıyorum artık o kişiyi.aptal aşık rolü bitiyor.her birimiz oyuncuyuz bu hayatta.hayat bir sürü hikayeyi barındırırken bizde farklı karakterlerle onların içinde buluyoruz kendimizi.bakalım başka bir hikayede hangi rol içine gireceğim..
7 Temmuz 2008 Pazartesi
Yaz Eğlencesi
bir yaz eglencesiydin
bir anlık gelip geçtin hayatımdan
her yana neşe saçtın
bir anlıkta olsa şirin gülümsemeni eksik etmedin
herkese yansıttın o sevimliliğini
bildik bir ses olmuştun sonunda
uzaktan sesini duyduğumda bu o işte diyordum
sesini duymak yetiyordu kimi zaman
yüzü gözümün önünde canlanıyordu
sonra yine kayboluyordu
bi anlık mutluluklar,üzüntüler
bakışlar,görmezden gelmeler
herşeyden bir parça tadıyordum
karışık meyveli pastanın dilimleri gibiydi sanki hayat
her parçasında farklı meyve
farklı duygular
herşeyi yaşatıyordun
hepsinden tadıyordum teker teker
ama en sonunda acıyı tatmamak için
pes ettim
seni,bir yaz eglencesi olarak orada bırakmaya karar verdim
hayatımın bir kısmında hep kalacaksın
o güzel hikayemde bi parça olacaksın
ama şimdi yoksun ve benden bu kadar...
bir anlık gelip geçtin hayatımdan
her yana neşe saçtın
bir anlıkta olsa şirin gülümsemeni eksik etmedin
herkese yansıttın o sevimliliğini
bildik bir ses olmuştun sonunda
uzaktan sesini duyduğumda bu o işte diyordum
sesini duymak yetiyordu kimi zaman
yüzü gözümün önünde canlanıyordu
sonra yine kayboluyordu
bi anlık mutluluklar,üzüntüler
bakışlar,görmezden gelmeler
herşeyden bir parça tadıyordum
karışık meyveli pastanın dilimleri gibiydi sanki hayat
her parçasında farklı meyve
farklı duygular
herşeyi yaşatıyordun
hepsinden tadıyordum teker teker
ama en sonunda acıyı tatmamak için
pes ettim
seni,bir yaz eglencesi olarak orada bırakmaya karar verdim
hayatımın bir kısmında hep kalacaksın
o güzel hikayemde bi parça olacaksın
ama şimdi yoksun ve benden bu kadar...
1 Temmuz 2008 Salı
hayalle gerçek arasında
gece yarısı atmışım kendimi sokaga
bikaç sokak lambası aydınlatıyor etrafımı
yalnızım,yürüyorum öylece
gidecek biryerim yok
kafamda bir düşünce yok
plansız,sebepsiz,sonuçsuz bir şekilde yollrdayım işte
o meçhul dar sokakta
bir o yana bir bu yana bakınıyorum
kaybolmuş küçük bir kız çocuğu gibi
aval aval bakınıyorum etrafa
bir sag bir sol
bir yukarı bi aşagı
gidip gelmeler
sonunda bir çıkmaz sokak karşımda
kendini boşlukta gibi hisseder ya insan
aynen öyleyim şu an
nereye geldim burası neresi gibi
delice sorular dolaşıyor beynimde
sonra karanlıkların ardından bi gölge beliriyor
uzaktan bana bakan bir adam
kızım burda ne işin var der gibi bakıyor adeta
yanıma yaklaşıyor usulca
buraya nasıl geldin der gibi şaşkınlıkla bakan bir yüz ifadesi
bilmiyorum dermişcesine masumca bakıyorum adama
küçük kaybolmuş bir kız çocuğu gibiyim aynen
ya da herşeyden habersiz bir bebek gibi
tek bildiğim şey
gecenin bir yarısı kendimi sokaga atmam
sonrasında ben ben degildim sanki
hiçbişeyin farkında olmadan
bu dar çıkmaz sokakta buldum kendimi
bikaç sokak lambası aydınlatıyor etrafımı
yalnızım,yürüyorum öylece
gidecek biryerim yok
kafamda bir düşünce yok
plansız,sebepsiz,sonuçsuz bir şekilde yollrdayım işte
o meçhul dar sokakta
bir o yana bir bu yana bakınıyorum
kaybolmuş küçük bir kız çocuğu gibi
aval aval bakınıyorum etrafa
bir sag bir sol
bir yukarı bi aşagı
gidip gelmeler
sonunda bir çıkmaz sokak karşımda
kendini boşlukta gibi hisseder ya insan
aynen öyleyim şu an
nereye geldim burası neresi gibi
delice sorular dolaşıyor beynimde
sonra karanlıkların ardından bi gölge beliriyor
uzaktan bana bakan bir adam
kızım burda ne işin var der gibi bakıyor adeta
yanıma yaklaşıyor usulca
buraya nasıl geldin der gibi şaşkınlıkla bakan bir yüz ifadesi
bilmiyorum dermişcesine masumca bakıyorum adama
küçük kaybolmuş bir kız çocuğu gibiyim aynen
ya da herşeyden habersiz bir bebek gibi
tek bildiğim şey
gecenin bir yarısı kendimi sokaga atmam
sonrasında ben ben degildim sanki
hiçbişeyin farkında olmadan
bu dar çıkmaz sokakta buldum kendimi
yine
sabaha karşı saat 2:00
karanlık odada bir başıma
kulaklarımda yasemin mori'den bi parça
gene hüzün kaplamış heryerimi
ruhumun içine işliyor sözler
bir aptal gibi hissediyorum o an
kendimi ve seni
her zaman bir karanlıktayım sanki
güneş hiç doğmuyor
herkes aptal gibi benmle oyun oynuyor sanki
sahte gülücükler yolluyorlar bana
anlamsız sırıtmalar,deli edici bakışlar
gözlerimin önünden geçiyor bir film karesi gibi
bir an olsun aydınlığa çıkıyorum
soyutluyorum kendimi bütün bu olanlardan
sonra yine karanlığa gömülüyorum
yine gece oluyor ve yine ben odamda yalnız başıma
herşey yine aynı,hep aynı düzen
bu bataklıkta çırpınmaya devam ediyorum
karanlık odada bir başıma
kulaklarımda yasemin mori'den bi parça
gene hüzün kaplamış heryerimi
ruhumun içine işliyor sözler
bir aptal gibi hissediyorum o an
kendimi ve seni
her zaman bir karanlıktayım sanki
güneş hiç doğmuyor
herkes aptal gibi benmle oyun oynuyor sanki
sahte gülücükler yolluyorlar bana
anlamsız sırıtmalar,deli edici bakışlar
gözlerimin önünden geçiyor bir film karesi gibi
bir an olsun aydınlığa çıkıyorum
soyutluyorum kendimi bütün bu olanlardan
sonra yine karanlığa gömülüyorum
yine gece oluyor ve yine ben odamda yalnız başıma
herşey yine aynı,hep aynı düzen
bu bataklıkta çırpınmaya devam ediyorum
24 Haziran 2008 Salı
Gidiyorum ben sen hoşça kal

Yine meşhur salılardan birini yaşıyorum ve yine onu gördüm .Saat 12'yi gösterirken birden karşımda belirdi fotoğrafı .Tahmin ediyordum aslında içimden bir ses onu göreceğimi söylüyordu.Ama sessiz kalmak en iyisiydi. Yapabileceğim en ii şey onu görmezden gelmekti.Senin yokluğunu fark etmeyen ,seni bir kere bile düşünmeyen adam için bi an bile düşünmek boştu.Son zamanlarda yüzüne bakınca eskisi gibi hissetmiyordum aslında.Hatta soğuyordum içten içe.Giderek uzaklaşıyordu benden,içimden,kalbimden.Yavaş yavaş eritiyordum onu .Donmuş bir buz taneciği gibi içime işlemişti.Donmuştu bedenim kas katı olmuştu onun soğukluğundan.Sıcaklığını çok az hissettirmişti o kadar az ki ruhumda onun sıcaklığından eser kalmamıştı..Bir anlık sıcaklığını gösterip çekildi.O sıcak,sempatik adam gitmişti de yerine somurtkan,umarsız biri gelmişti sanki.Artık hiçbir davranışına neden aramaz olmuştum.Anlamak istemiyordum kendini anlatmak isteyen bi şekilde çabalardı zaten.Artık anlamsız oyunlara,dengesizliklere göz yummuyordum.Konuşmayacaktım,mesaj atmayacaktım..irademe hakim olmayı öğreniyordum ve engel olamadığım bir bağlanma yoktu artık içimde.Ve bugün Salı ve ilk defa selamını sormak için bile olsa mesaj atmadım.Hoşça kal sevdiğim.Beni sıcaklığınla büyüleyip donukluğunla uzaklaştıran meçhul sevgili.Belki bir gün gelirsin her şey farklı olur belki yine beni büyülersin eskisi gibi.Bu sefer sıcaklığın hep daha üstte kalır bilemem.Ama şimdi ben gidiyorum sen hoşça kal…
17 Haziran 2008 Salı
yaşamın içinden

Güneşli bir sabah
Masmavi bi gökyüzü
Mutlu bir uyanış
Camdan bakınca hoş bi manzara beliriyor karşımda
Yine yepyeni, farklı bir güne başlıyorum
Kim bilir bugün neler bekliyor beni
Belki bir sıkıntı, belki bir mutluluk
Neyle karşılacağım hakkında en ufak fikrim bile yok
Süprizlerle dolu bir hayat
Her zaman farklı rollere giriyoruz
İsteyerek ya da istemeyerek
Kendimizi farklı rollerde buluyoruz
Kimi zaman sinir kusan agresif biri
Kimi zaman zavallı,çaresiz biri
Kimi zaman da mutluluktan havalarda uçan küçük bir kız oluyoruz
Hayat bir oyun
Biz de o oyunun bir parçasıyız
Her karaktere bürünebilen,
Anında değişimler gösteren birer oyuncuyuz aslında
Yaşamla mücadele eden oyuncularız
16 Haziran 2008 Pazartesi
Bir Fal Macerası
Yaklaşık bir aydır beklemekteydim kendilerini.Ne zaman gitsek Ahmet bey şu an burada değil ,işi var laflarını dinlemekten yorulmuştum adeta.ha bugün ha yarın derken o gün geldi çattı işte ve o meşhur falcıyla karşı karşıya gelebildim.aslında böyle şeylere inanmazdım pek. keyfiyen giderdim arada bir ve çoğu da bir şey bilemezdi bilse de tek tük şeyler işte.ama Ahmet bey farklı dediler her şeyi biliyor,her şeyi söylüyor falan filan.Aslında bir sürü kişi vardı öyle işinin ehli.Ama ben bu adamda karar kılmıştım.Büyük bir merakla bekledim ve sonunda sıra bendeydi .Yanına gittim gayet rahat bir şekilde.Merhaba dedi ve sıcak bi gülümseme belirdi yüzünde.Direk fincanı kaldırıp dikkatlice baktı.Fincanı evirdi,çevirdi ,uzun bir müddet düşündü.Sessizlik hakimdi bir süre için.sonra teker teker başladı anlatmaya.şunlar olmuş,şöyle biri var şu tarihte şu olacak.duygusal bocalamalar yaşamışsın kafan karışmış falan filan.çoğunda haklıydı aslında birkaç şey tutmuştu. Ama bakalım gelecek ne olacaktı.Adam sadece fincana bakıyordu ona odaklanmış gözü hiçbirşey görmüyordu dikkatlice inceliyordu biraz düşünüyordu ve sonra dudaklarından dökülüyordu can alıcı sözler.Hadi bakalım keşke diyordum içimden.Ama olmazsa da çok dert etmezdim böyle şeyleri.Halimizin ne olacagı belli olmaz ki .Adam öyle düşünüyordur,hisleri kuvvetlidir bir şekilde ve hissettiğini söylüyordur.Olursa olur olmazsa olmaz.Hayatı yaşayıp öğreniriz birilerinin sözleriyle hareket edemeyiz tabiî ki .O zaman niye falcıya gittin diyeceksiniz?Geleceği görerek,yaşayarak öğrenmeyi niye seçmiyorsun da falcıya gideyim acaba neler diyecek diye bi merak içine giriyorsun diyeceksiniz?.Belki de arada bir hepimizi böyle meraklar sarıyor.Sabırsız oluyoruz bazen bir şeylerin sonucunu bir an önce öğrenme isteği duyuyoruz ya da hayatımızdaki belirsizlikleri çözemiyorsak buna ihtiyaç duyuyoruz.Ahmet bey gibiler çekiyor bizi kendine.Ama şunu söylemek gerekirse meşhur Ahmet bey de benim için çok şey ifade etmedi.Dedikleri kadar da mükemmel değilmiş bence..Ama yine de yaşayıp görmek lazım.Geleceğin neler getireceği,neler göstereceği hiç belli olmaz.
Sonuç olarak fala inanmayın falsız da kalmayın diyorum ben:)
Sonuç olarak fala inanmayın falsız da kalmayın diyorum ben:)
13 Haziran 2008 Cuma
Huzurluyum
mutluyum
herşeye ragmen içim huzurla dolu
içimdeki aşk,sevgi her neyse her şey kül oldu gibi
hiç bi kırıntı kalmadı
bir çift göze bakmak mı
eksik kalsın
bir gülüşüne ölüp bitmek mi
eksik kalsın
onsuz da mutluyum
onsuz da ayakta kalabilirim
dostlarımla mutluyum
sevdiklerimin yanında huzurluyum
çarpan iki yürek
tutuşan iki el
uzanacak bir omuz olmasın
varsın olmasın ne çıkar
beni sevenler yeter de artar bile
herşeye ragmen içim huzurla dolu
içimdeki aşk,sevgi her neyse her şey kül oldu gibi
hiç bi kırıntı kalmadı
bir çift göze bakmak mı
eksik kalsın
bir gülüşüne ölüp bitmek mi
eksik kalsın
onsuz da mutluyum
onsuz da ayakta kalabilirim
dostlarımla mutluyum
sevdiklerimin yanında huzurluyum
çarpan iki yürek
tutuşan iki el
uzanacak bir omuz olmasın
varsın olmasın ne çıkar
beni sevenler yeter de artar bile
8 Haziran 2008 Pazar
Fikret Kızılok_Bir Harmanım Bu Akşam
fikret kızılok'un en güzel eserlerinden biri
sorum yok soranım yok
yolum yok yordamım yok
bir çıkmaz sevdadayım
çekip vuranım yok
günüm yok güneşim yok
uykum yok düşlerim yok
kin olmus susuyorum bir tek sırdaşım yok
çektigim acıların demindeyim bu aksam
pişman desem değilim bir harmanim bu aksam
her gecenin sabahı her kışın bir baharı
her seyin bir zamanı ,benim dermanım yok
sorum yok soranım yok
yolum yok yordamım yok
bir çıkmaz sevdadayım
çekip vuranım yok
günüm yok güneşim yok
uykum yok düşlerim yok
kin olmus susuyorum bir tek sırdaşım yok
çektigim acıların demindeyim bu aksam
pişman desem değilim bir harmanim bu aksam
her gecenin sabahı her kışın bir baharı
her seyin bir zamanı ,benim dermanım yok
4 Haziran 2008 Çarşamba
küçük kız
2 Haziran 2008 Pazartesi

Bugün bi farklıyım
artık karanlıklar yok,heryer aydınlık
herşey güzel gözüküyor gözüme
şarkılar beni acıtmıyor
hayatla dalga geçebiliyorum
banane diyebiliyorum bugün
yataga çıkmış ,yaramaz çocuklar gibi zıplıyorum
ya da avaz avaz şarkı şöylüyorum
O'na ihtiyacım olmadığının farkına varıyorum
kırmızı rujumu sürüyorum
yanağıma da hafif şeftali tonu allık
ama sadece kendim için yapıyorum bunu
ne o ne başkası için
cici elbiselerimi giyiyorum
atıyorum kendimi sokağa
istediğim her yeri geziyorum
şirin bi kafeye giriyorum
içkimi yudumluyorum yavaş yavaş
bi acelem yok ki
kimseye vercek hesabım da yok
çünkü ben kendim için yaşıyorum
artık karanlıklar yok,heryer aydınlık
herşey güzel gözüküyor gözüme
şarkılar beni acıtmıyor
hayatla dalga geçebiliyorum
banane diyebiliyorum bugün
yataga çıkmış ,yaramaz çocuklar gibi zıplıyorum
ya da avaz avaz şarkı şöylüyorum
O'na ihtiyacım olmadığının farkına varıyorum
kırmızı rujumu sürüyorum
yanağıma da hafif şeftali tonu allık
ama sadece kendim için yapıyorum bunu
ne o ne başkası için
cici elbiselerimi giyiyorum
atıyorum kendimi sokağa
istediğim her yeri geziyorum
şirin bi kafeye giriyorum
içkimi yudumluyorum yavaş yavaş
bi acelem yok ki
kimseye vercek hesabım da yok
çünkü ben kendim için yaşıyorum
sondört

geçen gün myspace'de listeme bakarken farkettim dinlememişim daha önce hiç.Ama dinler dinlemez hastası oldum.İnsanın ruhunu dinlendiriyor,içini ısıtıyor adeta.herkesin seveceğine inandığım bir grup herkese tavsiye ediyorum dinleyelim arkadaşlar.sanırım henüz albümleri yok destek olalım. merak edenler bi tıklamayla ulaşabilir:) http://www.myspace.com/sondort
eskilerden

Gece yolculuğu
Gidiyorum uzaklara
Bilinmez diyarlara
Yalnızlığımla bir başıma bu yolculukta
Bilinmez diyarlara
Yalnızlığımla bir başıma bu yolculukta
İnsanlar sessizliğe gömülmüş
Arkadan gelen loş bir müzik
Kanun sesleri kulağımda çınlıyor
Herkes kendi halinde
Kimisi uykuya dalmış
Kimisi kendni müziğin ahengine bırakmış
Kimisi de kendince eğleniyor
Bir ben yalnız bir ben çaresiz
Kalabalığın içinde kalan yabancıyım adeta
Arkadan gelen loş bir müzik
Kanun sesleri kulağımda çınlıyor
Herkes kendi halinde
Kimisi uykuya dalmış
Kimisi kendni müziğin ahengine bırakmış
Kimisi de kendince eğleniyor
Bir ben yalnız bir ben çaresiz
Kalabalığın içinde kalan yabancıyım adeta
Biz

yine farklı bir gece
yine beyaz sayfa önümde
yine aklımda sen
her şey aynı işte
yine yoksun herzamanki gibi
yalnızlığımla başbaşa bırakıyorsun beni
bir şarkı açıyorum hafiften
biraz depresif,biraz bunalım
alıyor beni içine
ardı arkası kesilmiyor
sensiz dakikalar
seni hatırlatan o şarkılar
içinde kayboluyorum sözlerin
kelimesi kelimesine yaşıyorum adeta
bizi anlatıyolar sanki
biz olamayan bizi...
1 Haziran 2008 Pazar
yeni bir albüm:gece_içinde saklı

Album Sarkilari
Asik Miyiz
Bar
Bekle
Gel Beni Kurtar
Hosuna Mi Gitti
Icinde Sakli
Kirmizi
Kiz
Öldür Istersen
bence süper bi albüm olmuş.herkesin arşivinde bulundurması gereken bi albüm..Eğlenceli,güzel gitar soloların yer aldığı şirin bi albüm olmuş.Grubun enerjisi yüksek,sound'u ise tatminkar.Tüm şarkılar hoşuma gitti özellikle aşık mıyız,içinde saklı ve bar' ı tavsiye ediyorum
30 Mayıs 2008 Cuma
tavsiye

hayatla dalga geçebileceksin kimi zaman
sana oyunmu oynuyor sende oynayacaksın
yeri gelecek üzüleceksin
yeri gelecek sevineceksin
kendinden geçiceksin
umudun peşini bırakmayacaksın
sana çok mu uzak
dert etme
yakınlaştırmanın yolu var
sana çok mu soğuk
ısıtmanın yolu var
herşeyin bir çaresi var
sen sev sadece sev ve kimseye aldırma
kimseye kulak asma
kendin ol sadece
karşındakini bakışınla ısıtmayı bil
uzağındaysa kendine çekmeyi bil
gerisi boş...
sana oyunmu oynuyor sende oynayacaksın
yeri gelecek üzüleceksin
yeri gelecek sevineceksin
kendinden geçiceksin
umudun peşini bırakmayacaksın
sana çok mu uzak
dert etme
yakınlaştırmanın yolu var
sana çok mu soğuk
ısıtmanın yolu var
herşeyin bir çaresi var
sen sev sadece sev ve kimseye aldırma
kimseye kulak asma
kendin ol sadece
karşındakini bakışınla ısıtmayı bil
uzağındaysa kendine çekmeyi bil
gerisi boş...
22 Mayıs 2008 Perşembe
Boşluk
dipsiz kör kuyular arasında
bir aşk çukuru var uzakta
çekiyor beni içine
düşüyorum en dibe
karanlık odalar etrafimda
yalnızlık başucumda
alıyor beni yanına
bırakmıyor bir daha
bir aşk çukuru var uzakta
çekiyor beni içine
düşüyorum en dibe
karanlık odalar etrafimda
yalnızlık başucumda
alıyor beni yanına
bırakmıyor bir daha
yokluk
Yoksun işte bu akşam
Eksikliğini hissediyorum delice
Kısa zamanda nasıl da alıştım sana
Nasıl beni kendine bağladın
Çok çabuk oldu her şey
Bu gece seni özlerken anlıyorum hissettiklerimi
İçtenliğin,samimiyetin beni benden alıyor
Beni kendine çekiyorsun adeta her şeyinle
Tüm güzellikler sende toplanmış
Beni cezbediyor bütün davranışların
Son zamanlarda yüzümdeki gülümsemenin tek sahibi sensin
Senle konuşurken mutlu oluyorum
Bu akşam yoksun ya bir parçam eksik sanki
Yokluğunda fark edilirmiş demek ki böle duygular
Eksikliğini hissediyorum delice
Kısa zamanda nasıl da alıştım sana
Nasıl beni kendine bağladın
Çok çabuk oldu her şey
Bu gece seni özlerken anlıyorum hissettiklerimi
İçtenliğin,samimiyetin beni benden alıyor
Beni kendine çekiyorsun adeta her şeyinle
Tüm güzellikler sende toplanmış
Beni cezbediyor bütün davranışların
Son zamanlarda yüzümdeki gülümsemenin tek sahibi sensin
Senle konuşurken mutlu oluyorum
Bu akşam yoksun ya bir parçam eksik sanki
Yokluğunda fark edilirmiş demek ki böle duygular
son defa
Yalnızlığa hapsolmuş bir ben olarak
Yürüyorum sonsuzluğa
Kimsesizliğin içinde çırpınan bir kadın gibi
Ölüyorum yokluğunda
Bekliyorum bekliyorum
Beklemek yetmiyor
Her gün daha beter ölüyorum
Son defa son defa
Son defa bir şans ver bana
Son defa son defa
Son defa yol göster bana
Yürüyorum sonsuzluğa
Kimsesizliğin içinde çırpınan bir kadın gibi
Ölüyorum yokluğunda
Bekliyorum bekliyorum
Beklemek yetmiyor
Her gün daha beter ölüyorum
Son defa son defa
Son defa bir şans ver bana
Son defa son defa
Son defa yol göster bana
21 Mayıs 2008 Çarşamba
körebe

Hayata yüzünü kapamış bir körebe
Yaşam ağır gelmiş artık
Etrafa bakmaya yüzü yok
Dayanılacak gibi değil artık olanlar
Üst üste binmiş bütün terslikler
Yaşam ne kadar da zor geliyor ona
Kederlerin içinde boğulmuş
Hiçbir şey yardımcı olmuyor
Ne etrafındakiler ne kendi
Kendi kendine bile faydası dokunmuyor
Yaşıyor öylesine işte
Arada bir mendili açıyor
Bakıyor etrafına
Anlık mutluluklar yaşıyor
Anlık gülümsemeler
Sonra yine kara bir mendille kapıyor yüzünü
O boş karanlığa gömülüyor yine
Kimsesiz,çaresiz o karanlık
Ne kadarda acı veriyor
Bazen de iyi geliyor aslında
Etrafındaki kötülükleri görmezden geliyor
Ama işte bu oyun ne kadar devam eder ki böle
Hayat sen istesen de istemesen de
O acıları yaşatmaya devam ediyor
Yaşam ağır gelmiş artık
Etrafa bakmaya yüzü yok
Dayanılacak gibi değil artık olanlar
Üst üste binmiş bütün terslikler
Yaşam ne kadar da zor geliyor ona
Kederlerin içinde boğulmuş
Hiçbir şey yardımcı olmuyor
Ne etrafındakiler ne kendi
Kendi kendine bile faydası dokunmuyor
Yaşıyor öylesine işte
Arada bir mendili açıyor
Bakıyor etrafına
Anlık mutluluklar yaşıyor
Anlık gülümsemeler
Sonra yine kara bir mendille kapıyor yüzünü
O boş karanlığa gömülüyor yine
Kimsesiz,çaresiz o karanlık
Ne kadarda acı veriyor
Bazen de iyi geliyor aslında
Etrafındaki kötülükleri görmezden geliyor
Ama işte bu oyun ne kadar devam eder ki böle
Hayat sen istesen de istemesen de
O acıları yaşatmaya devam ediyor
Bir ben
karanlık dünyalar arasından sıyrılmaya çalışan bir ben
umutsuzluk çukurunda çırpınan bir ben
kararsızlığın doruğunda deliren bir ben
sonsuz hayaller uğruna savaşan bir ben
bitip tükenmeyen huzursuzluklar
kırık dökük hayatlar
yıpranmış sevgiler
sahte dostluklar
ve bunların arasında sağlam kalmaya çalışan bir ben
umutsuzluk çukurunda çırpınan bir ben
kararsızlığın doruğunda deliren bir ben
sonsuz hayaller uğruna savaşan bir ben
bitip tükenmeyen huzursuzluklar
kırık dökük hayatlar
yıpranmış sevgiler
sahte dostluklar
ve bunların arasında sağlam kalmaya çalışan bir ben
eskilerden
bir karmaşa diyarında deliriyorum yavaş yavaş
bir karmaşa diyarında tükeniyorum bir başıma
anlamsız düşünceler dolanıyor beynimde
imkansız hayaller bırakmıyor peşimi
tutsak etmişsin beni kendine sinsice
kurtulmak zor bu büyüleyici etkinden
bir karmaşa diyarında tükeniyorum bir başıma
anlamsız düşünceler dolanıyor beynimde
imkansız hayaller bırakmıyor peşimi
tutsak etmişsin beni kendine sinsice
kurtulmak zor bu büyüleyici etkinden
20 Mayıs 2008 Salı
vazgeçmeler
yürüdüğüm her yolun sonunda bi çıkmaz sokak
attığım her adımda bir yeniliş
iyi bi şey düşlerken bir anda kötülüğün içinde bulmak kendini
yaşamaktan bıkmak usanmak
bir anlıkta olsa o duyguyu yaşamak
herşey beni mi buluyor hissine kapılmak
kafamın içinde binlerce soru
ordan burdan şurdan beynime kazınmış
onlardan kurtulmaya çalışmak
bi anlıkta olsa boşvermek herşeyi,herkesi
attığım her adımda bir yeniliş
iyi bi şey düşlerken bir anda kötülüğün içinde bulmak kendini
yaşamaktan bıkmak usanmak
bir anlıkta olsa o duyguyu yaşamak
herşey beni mi buluyor hissine kapılmak
kafamın içinde binlerce soru
ordan burdan şurdan beynime kazınmış
onlardan kurtulmaya çalışmak
bi anlıkta olsa boşvermek herşeyi,herkesi
gidiyorum
hayat

Ters giden şeylere inat
umutla bakmak hep hayata
yaşam için savaşmak
içinden geldiğinde koşmak delice
sonunu bilmediğin yollarda yürümek
avazın çıktığı kadar bağırmak yeri geldiğinde
hayatı doya doya yaşamak
küçük mutluluklardan da zevk almasını bilmek
küçük bir çocugun annesinden aldığı elma şekeri gİbi
küçük ama tatlı şeylerin degerini bilmek
ayaklarını yerden kesecek şeylerin varlığını hissetmek
uzanmak sere serpe çimenlere
kendini bırakmak hayatın akışına
aşklar,ihanetler,dengesizlikler,düzenler
hepsini bir arada yaşamak kimi zaman
kimi zaman boğulmak en diplerde bulmak kendini
kimi zaman da zirveye çıkmak.
bir bebegin masum bakışını izlemek
ve bundan keyif almak
ayrılıklar yaşamak
bazen istemeden bazen istekli kararlar vermek
zor durumda kalmak
maske takıp dolaşmak bazen
kendimizi saklamak
kötü çevrenin tutsağı olmak
bağlanmak körü körüne
aşkı her yaşta yaşamak
ister küçük bir kız ol ister olgun bir kadın
her an hissetmek sevgiyi
bazen düşüşler yaşamak
kendini dipsiz bir kuyudaymış gibi hissetmek
süprizlerle karşılaşmak
ilginç tesadüfler ve beklenmedik rastlantılar
kaçışlar ,yenilişler
diğer yandan kazandıklarımız,kavuştuklarımız
içmek,coşmak,dans etmek yeri geldiğinde
müziğin akışına bırakmak kendini
işte hepsini yaşamak gerek zaman zamann...
karmaşık
içimde saklıorum seni
hayallerimde canlanıyorsun bazen
hayal ve gerçek her an benimle berabersin
bir müddet soyutluyorum kendimi senden
bir müddet yine geliyorsun aklıma
engel olamadığım bir bağlanma seziyorum kendimde
akla söz geçirmek zordur kimi zaman
işte o anlardan birini yaşıyorum bende
ne akla söz geçiyor ne kalbe
ne aydınlık var ne karanlık
belirsizlikler içine hapsoldum
bir yanıtla hayatım aydınlansa
bir sözünle gözlerim ışıldasa
ve belirsizlikler bir son bulsa...
O'na

kalbine girmek isterdim
içinde kaybolmak
hiç çıkamamak ordan
ne düşündüğünü okuyabilmek
ruhunu keşfedebilmek isterdim
ruhunun derinliklerinde gezinmek
sana bir adım daha yaklaşmak
ne güzel olurdu seni öpüp koklamak
sıkıca sarılmak isterdim
hiç bırakmamacasına
tenin tenimle bir bütün
tek vücut olmuş gibi
saatlerce öyle kalalım
hiç bitmesin bu yakınlaşma
içinde kaybolmak
hiç çıkamamak ordan
ne düşündüğünü okuyabilmek
ruhunu keşfedebilmek isterdim
ruhunun derinliklerinde gezinmek
sana bir adım daha yaklaşmak
ne güzel olurdu seni öpüp koklamak
sıkıca sarılmak isterdim
hiç bırakmamacasına
tenin tenimle bir bütün
tek vücut olmuş gibi
saatlerce öyle kalalım
hiç bitmesin bu yakınlaşma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)