18 Ekim 2009 Pazar

..

bazen bazı durumlarda karşı cinsle ilgli bşy düşünürken ayıp olmaz mı diyorum.yada derinine düşünüyorum şöle yapsam böyle yanlış anlar vs vs... onların hiç bi boku tınladığı yok salak saçma davranıyolar.bi öyle bi böyle anlam veremediğin hareketler sergiliyorlar.bize ayıp olmuyor mu..bize gelince ayıp olmuyor mu..ben yeterince çok anlayışlı,yeterince çok iyiyim.belki de salağım...artık melek olmycam...göstercem içimdeki şeytanı...
belkide baştan beri belliydi piç olduğu belki de baştan beri sahtekarın tekiydi.güzel sözlerle tatlı gülüşlerle göz boyuyordu.sıcak bakışlarla etkilemesini iyi biliyordu..Ama adam öyle bir etkisi altına almış,öyle inandırmıştı ki insanın aklına o an en kötüsü gelmiyordu..

17 Ekim 2009 Cumartesi

bitişş

herşey bitebilir hiçbişeyn sonunu bilemeyz,göremeyiz.ama nedensiz bitişleri anlamak güç.ilkleri yaşıyorum bu aralar..ilk defa trene biniş,ilk defa eskişehire gidiş,ilk defa ailemden ayrı yalnız şehir dışı tatili,daha önce yapmadığım şeyleri ypmak..ve ilk defa haberim olmadan biten bi ilişki.bitti cümlesini bile duymadan,hiç bir açıklama olmadan.seni kafasından,kalbinden ve faceden birdenbire silen bir adam..seninle konuşmaya tenezzül etmeyen bir bitti cümlesini bile çok gören,karaktersizin tekine verdiğim değer,onu yere göğe sığdıramamam hepsi boşaymış işte..Elbette insan mutluyken birdenbire bitişe üzülüyor.nedensiz ve zamansız bitişlerle yıkılıo insan.bu kaçınılmaz zaten.ama facee bakmasa aptal gibi birşeylerin devam ettiğini sanan ve sevgiliden haber bekleyen kız rolünde takılcaktım bi müddet..o kadar söylememe,sormama rağmen bana yok öyle bişey canım diyen adamın 2 gün sonra böyle bişey yapması tabiki koyuyo..dürüst adam istiyorum artıkkk.insan bir kere dürüst olsun ya.kızı kırmayım diye böyle oyunlara gerek yok...

6 Ekim 2009 Salı

korkuyorum seni kaybetmekten.aslnda başından beri bir gün biteblecegni yahut hiç başlamycagnı bile dşünerek hareket etmiştim..kendimi kaptırmadan ,nereye kadar giderse gittiği yere kdr dyerek başlamıştık..aslında bişey bitmiş de değil henüz.ama bu gece bi paranoyaklık var içimde. paranoyak bir beden girdi sanki içime sürekli abuk subuk şeylerle dolduryor kafamın içini.belki yarın herşey açığa kavuşcak ve bu paranoyaklığın yersiz olduğunun farkına varacağım .belkide eyvallah ben gdyorum sen hoşçakal moduna bürüneceğim .kimbilir...bi yanım boşver kafana takma yarın olcak göreceksin diyor.bi yandan da içim içimi yiyor.kafamın içinde binlerce ötüşen kuş varmış gbi cıyak cıyakk beynim zonkluyor..biryanımda belki yarın da bir sorun bi bahane olacak ve yine konuşamycaz diyor..işin içinden çıkılmaz noktalara gelmek, onlarla yüzleşmek istemiyorum.belki de hiç bi neden yokken ve bu kadar erken kaybetmek istemiyorum..herşeyin bir sonu olduğu gibi bu da elbet bir gün bitecek..ama o zaman bu zaman olmamalı..az yda çok biraz dha bu mutluluğu yaşamak istiyorum...az da olsa bunu hakettiğimi düşünyorum

29 Eylül 2009 Salı

....

mutluyken de bişeyler yazmak zormuş ya..genelde üzgün,yalnız ve çaresiz zamanlarımda buluşurdum bu beyaz sayfayla..şimdi eski yazdıklarımı okuyorum da ne kadar da karamsarmışım..ne kadarda kendimi dibe batırmışım.günün birinde aydınlığa çıkacağımdan habersiz ve ümitsiz bişekilde karalamışım bişeyler..olmayınca olmuyor cümleleriyle avutmuşum kendimi kimi zaman.ama şimdi farkındayım ki olunca oluyormuş be..mutluyum,huzurluyum şu sıralar..kafam rahat..kimi zaman dostlarımlayım, kimi zaman yalnızım,kimi zamanda onlayım..her gün arayıp sormasa da biliyorumki karşımda beni önemseyen biri var.karşımda beni mutlu eden bir adam var..uzun zaman görmesemde,sonrasında o özlemimi doya doya giderebileceğim bir adam var..iyiki var,iyiki yanımda...

9 Eylül 2009 Çarşamba

hepimiz mükemmeli arıyoruz sanki çok mükemmelmişiz gibi. yakışıklı olsun,hoş olsun,boyu posu iyi olsun..tarzı bana uygun olsun,aynı şeyleri dinleyelim,aynı şeyleri sevelim,aynı yerlere gidelim,aynı şeylerden zevk alalım gibi bir liste dolusu istek işte.istiyoruz herşeyin en iyisini en kapsamlısını.evet çoğumuz hep daha fazlasını istiyoruz.şusu olsun busu olsun bitmek bilmeyen istekler sıralıyoruz etrafa..bende öyleydim bir ara çok istemesem de benimle aynı tarz olsun,aynı şeyleri sevsin vs belki de çoğu kızın istediği basit şeyleri istiyordum kendimce.ama bazen öyle bir etkileşimin içinde buluyorsunuz ki kendinizi,öyle bir sıcaklık,içtenlik samimiyetle karşı karşıya geliyorsunuz ki hepsi aklınızın ucundan geçip gidiyor..sadece hoşlanma denen duygunun kucağına bırakıyorsunuz kendinizi..gerekirse oyuncağı oluyorsunuz...

an

Bir anlık çılgınlığın muhteşem bir geceye dönüşebileceğini kim bilebilirdi ki.anlık mutlulukları geride bırakalı çok olmuştu.rafa kaldırmıştım,üstünü örtmüştüm.. başka bir çılgınlığa yer yoktu hayatımda.uzun süren bodrum tatilimde bile uslu durarak kararlılığımı ortaya koymuştum.Ama hayat bu beklemediğin anda tabularını yıktırıyor .bir bakış ,bir gülümseme tersine döndürüyor herşeyi.belki de hiç yapmayacağın,yapmadığın davranışı yaptırıyor sana.delilikse delilik biraz da cesaret tabi ki.. adamın dibine gidipte tanışmak, pat diye karşısına çıkmak.ama en güzeli de aynı samimiyeti karşıdan görmek..bol muhabbet,birbirini tanıma süreci,kahkahalar ve o büyüleyici öpüşme..iyiki yapmışım dedirten cinsten..ne kafa güselliği ne başka birşey sadece istediğim için yapmış olmak.sarıp sarmalarken karşımda hisseden bir adam görmek..gözlerinin içine bakarken seni önemsediğini hissetmek..sonrası ne olur ne olmaz düşünmeden anı yaşamıştım..ama bu an öyle güzel bir andı ki belki 1 saat belki 3 saat belki sonrası yoktu,olmayacaktı da.ama o hazzı,o tadı kimsede almamıştım...

29 Haziran 2009 Pazartesi

bilinmeyen

Birbirinden farkı iki zıt kutup tensel temasla bir bütün olmuştu.bir anlık çekim gücünün etkisiyle değmişti tenleri birbirine.aralarında ne sevgi ne bir hoşlantı vardı.bu çekim gücünün kaynağı nedir bilinmez.sadece anlık gerçekleşen bir dokunuşun kurbanıydı onlar.üstünden çok zaman geçmiş,unutulmuştu.akıllarından silmişlerdi sanki hiç yaşanmamış gibi.kıza göre hayatının istisnalarından biriydi o. O, sevgili olarak düşünülecek biri değildi kız için..Ancak onlayken sevgilileriyle bile tatmadığı hazzı almıştı..Ama her şey gibi o hazzı da unuttu.unutulmaz diye bir şey yoktu onun için. unutulmuşların kitabını yazacak kadar tecrübeliydi o.belki bir gün bir yerde karşılaştıklarında belki yine aynı ortamda o fiziksel çekim gücünü hissederse aynı şeyi tekrarlar mıydı? bilemiyordu,sonuçta anlık olacak bir şeyin sonradan ne önemi kalacaktı ki hem de hiç değeri olmayan bir insanla.bir anlık ten uyumu için değer miydi? Bilmiyordu…

23 Haziran 2009 Salı

aşk...

aşk ne sadece bir hoşlantı,ne sadece beğenme ne de ten uyumu..belki de üçünün bileşiminden oluşan ve biraz da tutkuyla harmanlanan duygu yoğunluğu..hoşlantı,beğenme ve ten uyumu gibi hisleri az da olsa tatmış olsam da aşk'ı tattığımı düşünmüyorum.çünkü aşk bunlardan bir tutam tatmak değildir .tamamını teninde,bedeninde, ruhunda hissedip sıkıca sarılmaktır karşındakine..
aşk henüz bana yüzünü göstermedi,beni kendine aşık edecek adam da çıkmadı. hoş çıksaydı da nolurdu bilinmez kesin o beni istemezdi bi terslik olurdu...aŞK bir gün nerdeyse çıkacak dışarı,banada gösterecek yüzünü..aşksızlık, yalnızlık sorun değil ki . hayat bu bir gün ummadığın anda biri kapını çalar..ama önemli olan o kapıyı çalana gir içeri diyebilmektir....

15 Haziran 2009 Pazartesi

.

gecenin bir yarısı,gözlerim kapalı, kulağımda rahatlatıcı melodiler,aklımın iplerini salmışım..hissettiğim tek bir şey var o da huzur...

31 Mayıs 2009 Pazar

mutlu

şu aralar çok güçlü bir yapıya sahibim..anlık mutsuzlukların beni yere düşürmesine,süründürmesine izin vermiyorum.Anlık makaramı da geçiyorum,kendimi tiye de alıyorum zaman zaman.yalnızlığımla mutlu olabiliyorum,dalga geçebiliyorum kimi zaman..gözüm fıldır fıldır oynuyor ,arkada bile gözüm oluyor zaman zaman..bazende tüm alıcılarımı kapatıp grupça eğlenmenin tadını çıkarıyorum..diplere düşmüyorum artık. zaten beni diplere düşürecek adam da yok artık..kolay kolay olamayacakta.Duygularımın mantığımdan öne geçmesine izin vermiyorum artık.duyguların acı verdiği noktada mantık konuşur diyerekten bir kalemde siliyorum artık..mutluyum ben,mutlu...

seviyorum demek

Eğer bir gün görmezsem
Seni yeniden şu hayatta
Bilmeni isterdim bir şeyi
Söylemek isterdim bir şeyi
Seni ne çok sevdiğimi
Seni nasıl sevdiğimi

Demiş cem Özkan..Söylesen ne olacak,bilse ne olacak demek geliyor içimden.seni görmeyen,seni sevmeyen bir adama sevdiğini söylesen ne olacak.için mi rahatlayacak karşında seni kırmamak için kıvranmaya çalışan bir adamı görünce mutlu mu olacaksın ya da kibarca seni reddedecek adamı görmek hoşuna mı gidecek.sana karşı bişey hissetmediğini anladığın noktada bitireceksin her şeyi.kolay ya da zor bitiyor..seni sonsuza kadar seveceğim,seni çok sevmiştim gibi cümlelere gerek yok.sevmişsen sevmişindir bitmiştir bundan adama ne.adamlar biz kızlar kadar duygusal değil ki..dert etmezler böyle şeyleri kız acı mı çekiyor umrunda olmaz onların.artık kimse için ne üzülüyorum ne başka bişey..kimseyi de sevmiyorum ben,sevemiyorum belki de.eğer birine seni seviyorum diyeceksem de karşılıklı bir şeylerin hissedildiği,bir şeylerin yaşandığı biriyle paylaşmak istiyorum bu cümleyi..bu cümleyi esas bilmesini istediğim kişiye söylemek istiyorum.O kişi uzun bir zamandır yok ve olacak gibi de görünmüyor.Uzun bir zamanda olmasın sırf seni seviyorum demek için söylemek istemiyorum zaten ya da sırf sevgilim olsun diye biriyle çıkmak da.ben hissetiğim için yaşamak istiyorum,hissettiğime söylemek istiyorum onu nasıl sevdiğimi…

öğrendim

yok saymayı ben senden öğrendim.burnumun dibindeyken gözlerim kapalı yoluma devam etmeyi öğrendim..varlığınla yokluğun önemsizmiş gibi umursamazca davranmayı öğrendim..bir yabancı olmayı öğrendim..bir kalemde silmeyi öğrendim.. sen vardın ama içimde yok etmeyi öğrendim.sen bilinç altımda biryerlerde gezinirken,saçma sapan rüyalarda yer alırken,seni kafamda bitirdim..seni tamamen hayatımdan çıkarmayı başardım..belki de yakınlarda bir yerdesin ama tanımadığım bir yabancıdan ibaret tüm bedenin...evet seni tamamen silmeyi öğrendim.

21 Mayıs 2009 Perşembe

insanların davranışlarını ne kadar sorgulamıycam,yadırgamıycam dedikçe daha da karmaşık hale geliyor herşey..neye inancagıma,hangisinin doğru hangisinin gerçek olduğuna anlam veremiyorum.2 gün kötü bir gün iyi davranan bir şahısın ne yaptığına akıl erdirmek zor.tamamen bitiriyorsun yok işte slm slm bu kadrdır diyorsun..ne konşuyorsun ne başka bişey..sonra alakasız bi zamanda canım cicim tavırlarıyla karşında bitiveriyor.canım ben zaten takıyorum biliyorsun beni gibi sözler ağzından dökülüyor.o zaman bir ay önceki adam napıyordu konuşmama oyunu mu oynuyordu.bırakın Allah aşkına neyseniz o olun.Artık insanların davranışlarına akıl erdirmek güç.kendimi kandıryorum,kendimi tanıyamıyorum artık.ben de bundan böyle slm slm ,iyidir iyidir böyle devam etcem.ha ha tamam görüşürüz canım diye sahte bi gülümsemeyle yola devam etcem.karşlımdaki sahte olmasa ben ona en içten gülüşümü gösteririm ama insanlar bir garip olmuş ben napiyim.bu hayat insanı yabancı olmaya da itiyor,sahte davranmaya da..yeri geldiğinde agresif,sinirli ve olabildiğine ciddi olmaya da...

26 Nisan 2009 Pazar

bir anlık sinirinin esiri oluyor bazen insan.Ağzından çıkanı kulağı duymuyor, nefretle dolduruyor içini..sonra gerçek yüzüyle karşılaşınca rahatlıyor..Ama herşeye rağmen onla konuşmamanın en iyisi olduğuna karar veriyor...

7 Nisan 2009 Salı

bir beden bir ses

tam arkanda dibinde bitiverir aniden.sırt sırta yahut karşı karşıya
gelebilirsiniz.önemli olan bir yabancı varmış gibi kafanı kaldırmadan yüzüne bile
bakmamaktır.sırt sırta oturduğum biri mi yoksa karşı karşıya geldiğim biri mi,
hangi konumda olursa olsun ,her ne durumda hayat bizi karşı karşıya getirmiş
olsun önemli olan artık onu tanımıyormuş gibi davranmaktır..bu rolü iyi
başarıyorum,rolümü iyi oynuyorum.böyle olması gerekiyor zaten.ancak geçen gün o
sesi battı,sinir etti.canımı acıtmadı.. o sesin eskiden hissettirdikleri mazi
oldu o zaten belli.şimdi tam bi ters tepmeyle sinir,uyuz olma gibi duygular
baskın durumda..Ama bi zaman gelcek ki o ses de ne diycem.kimin bu ses hiç de
tanıdık gelmiyor diycem..İlk uzaktan sesini duymayla başlamıştı herşey...sesini
birisine benzetmemle..ama o ses bu sefer birşeyleri bitirmemde etkili olacak
şu an duydukça sinirlerimi hoplatan o ses sonunda umursamazlığımla yok olacak.. öyle
umut ediyorum...

6 Nisan 2009 Pazartesi

koyverdim gitti

Bir karar verdim.Beni bir anda silip atanların,beni sevmeyenlerin ne yaptığını umursamadan,sorgulamadan,dilediğimce yaşıyorum artık.Anlık süprizler, anlık yenilişler,anlık kaybedişlerin bir önemi yokmuş gibi görmezden gelerek hayata tutunuyorum artık.Beni mutlu eden şeylerle mutlu olmaya bakıyorum.burnumun dibinde de olsalar benim için dünyanın bir ucundaymış gibi artık.Bu kolay değil elbette burnunun dibindeyken yok olmuşluğunu hissetmek,öyle olduğunu düşünmek.ama zoru başarıyorum yavaş yavaş..Benden haz etmediklerini anladığım anda ,farkına varıyorum durmam gereken yerin.Artık oynamam gereken kız modelini biliyorum.seni tanımayanı sende tanıma.salakça yaptığım hareketler geliyor aklıma illa konuşmaya çabalamalarım ama en sonunda anlıyorum ki hepsi boşa,hepsi bi hiç için ,bir dengesizler topluluğu için..ne için uğraşıyorum ki,ne için selam veriyorum diyorum kendime.artık koyverdim gitti.giden gitsin kalan sağlar bizimdir…

21 Mart 2009 Cumartesi

ayıp olmasın diye

Bazı zaman insan kendiyle çelişiyor. yabancılaştığı, uzaklaştığı adam dönüp dolaşıp aklının bir köşesine takılıyor yine.Bir anlıkta olsa….aslında uzun zamandır onun için bir yabancıdan farksız olan bu adam, neden geçen gün aklına takılmıştı?Bulamıyor cevabını. Tavırlarıyla iyice soğutan bu adama geçen günkü sempati nedendi? Üst üste rüyama girmesini bile umursamazken bir günde bende yarattığı sempatiyi umursuyordum. Aslında sempati de değildi tam olarak. Bir anlık tatlı gelmişti . onca itici, sevimsiz hallerine rağmen o gün bir farklılık sezmiştim sanki.Belki de buydu.Artık hiç konuşmadığım birinin doğum gününü kutlamakla kutlamamak arasında kararsızlık yaşıyordum. Benim için yabancı birinin doğum gününü kutlamak ne ifade ederdi ki.hem benim için hem onun için.Ama o kutlamıştı benimkini. Peki o zaman o niye kutlamıştı. Onun için bir yabancıydım yine o zamanda.Belki de ayıp olmasın diye kutlamıştı,herkes kutluyordur ben eksik kalmıyım diye.Ama benim yüzüme bakmaya bile tenezzül etmeyen birinin ayıp olmasın diye düşünmesi de saçma diymi? Belki de yaptığı iki yüzlülüktür , dengesizliktir bilemiycem. Ama şimdi karar verdim ki ben de kutlayacağım. Ayıp olmasın diye yahut o beni kutladı diye.. ben de o dengesizliği yapacağım. 2 gün sonra gördüğümde yüzüne bile bakmadan yoluma devam edeceğim belki de. ama onun yaptığını yapacağım bir kerelik. sonra yine benim için bi yabancıya dönüşecek.İster rüyama girsin ,ister başka bir şey sorgulamadan hayatıma devam edeceğim.bir Yabancı girdi rüyama ,olabilir tanımıyorum ki deyip geçeceğim.Ama o aptal mesajı atacağım. Doğum günün kutlu olsun nice mutlu yıllara cümlesini sarf edeceğim sanki önemsiyormuşum gibi..mutlu olsun tabi,herkes mutlu olsunnn. Yeter ki ayıp olmasın=)

15 Mart 2009 Pazar

nil karaibrahimgil_yalnızlardanım

Nasıl zor geldi ayrılmak bu yaz
Sevgılıler gördüm kıskandım bıraz
içim boş kaldı
Çok yandı canım
Artık ne yapsam yalnızlardanım…
Aslında cok garıp hiç kavuşmadık
Tenine az degdım tam karışmadık
içim boş kaldı
Çok yandı canım
Artık ne yapsam yalnızlardanım
Bi göriyim desem yok kı yok
Bi koklyim desem yok kı yok
içim gül biraz
Güldür biraz
Şunu öldür
kendini güldür biraz
Bence yazık oldu
Çok kısa ömür
insan dogar
Aşık olur ölür
içim boş kaldı
Çok yandı canım
Artık ne yapsam yalnızlardanım
Özledim desem yok ki yok
Bi şey söylesem yok ki yok
içim gül biraz
Güldür biraz
Şunu öldür
kendini güldür biraz

10 Mart 2009 Salı

tarifsiz bir huzur

Tam olarak tarif edemediğim bir huzur var bu aralar içimde.nedir nedendir bilemiyorum belki de değer kavramını gözden geçirince farkına varıyor insan birşeylerin. Yalnızlığın huzurunu yaşıyorum şu an. yalnızlığın da huzuru mu olurmuş demeyin hiç. Bazen öyle iyi geliyor ki insana sakinlik,tek başınalık,ruhunu dinlendirmek…başucumda loş ışığıyla etrafımı aydınlatan gece lambam,karşımda beyaz sayfa,ve kulağımda rahatlatıcı melodiler..her şeyi, herkesi bir anlık da olsa boş verip,mutlu bir portreye bürünmek..aslında sadece mutlu bir kişiliğe bürünmüyorum. zaten öyleyim günlerdir.rol yapmadan, kendimi kandırmadan ,gerçekten huzurlu olmanın keyfini çıkarıyorum.çektiğin üzüntüler,taktığın dertler ne için,kim için ki? Kime değer ,neye değer? Bir günü bir gününe uymayan dengesiz insan topluluğu arasında ,bir günü bir gününe uymayan,seninle bir oyun gibi oynayan,seni kukla gibi elinde oynatan şu hayatta neyle baş etmeye çalışıyorsun diyorum kendime. Bırak gitsinler, bırak sataşsınlar,bırak takılsınlar,bırak gelsinler üstüne teker teker.Nasıl olsa bir gün yorulup bırakacaklar ,pes edecekler. o zaman anlayacaklar umursayan kızın artık burada olmadığını. O dertli kızın kayıplara karışıp yerine neşeli,sevimli bir kızın geldiğini..

9 Mart 2009 Pazartesi

Hayatımdaki bütün karmaşaları geride bırakarak , hepsine bir sünger çekerek tertemiz bir sayfa açıyorum artık.bu temiz sayfayı huzurla doldurmak tek niyetim...

..

Kimseyi tanımadım ben, beni sonsuz mutluluğa ulaştıracak. kimse için deli divane olamadım ben. bir anlık olduğumu sandım sadece.ama hiç biri özel değildi.kimseyle karşılaşmadım ben ruhumu titreten,içimi eriten.anlık öyle sandım sadece.aslında öyle değildi..Esas prens,esas hayali sevgili ortaya çıkmadı ,kendini göstermedi hiç.işte buydu beklediğim,işte buydu beni özel hissettiren dediğim biri görünmedi.o çıkana kadar da hareket etmek yok.ince eleyip sık dokumak var artık..şans vermeden önce iyice düşünmek ve iyice tanımak var artık… eger gerçek mutluluğa ulaşmak zor ise biz de zoru başarmaya çalışırız. Bunun altında beklemek yatıyorsa beklerim sonuna kadar. Anlık mutlulukları rafa kaldırıp gerçek mutluluğa yer veririm…

8 Mart 2009 Pazar

...

Çoğu şarkı sözleri uzun zamandır benim için birşey ifade etmiyor. ne sitem edeceğim birileri var, ne aşkımı itiraf edeceğim, ne platonik aşkım,ne de isyan ettiğim.severek dinliyorum çoğunu,içten gelerek söylüyorum bazılarını. sanki benim için anlamlıymış gibi,beni anlatıyorlarmış gibi.oysa son zamanlarda hiçbir söz de kendimi bulmuyorum.hiç bir söz beni yansıtmıyor bazılarının kalıbına sokmaya çalışıyorum kendimi bazen.ama hiçbirinin kalıbına giremiyorum.ne özlediğim biri var,ne arzuladığım,ne sevdiğim…beni sevenin olup olmamasını geçtim benim sevdiğim yok ki…en iyisi müziğin ritmine,ahenkine kendini kaptırmak,o sözleri yaşıyormuşcasına içinden gelerek söylemek.o sözlerin içinde kendini bulsan noluyor ki hep üzüntü, keder yahut isyan…benim durumum da acı yok…acı sıfır…
bu zamana kadar aşığım diyebilceğim bir adam çıkmadı. çıkacak gibi de gözükmüyor.sonumuz hayır ola....

11 Şubat 2009 Çarşamba

değişim senin elinde

hayat acayip,bir garip
kimi zaman acımasız kim zaman fedakar...
her türlü pisliğin içinde temizliğe rastlamak mümkün
her türlü insafsızlığın içinde tek bir insaflıya da
sahte gülücükleri bir anda gerçek bir tebessüme dönüştürmek mümkün
kalbi kırılmışları tek bir sözcükle eski haline dönüştürmek mümkün
karşındakinin bir sözüyle havalara uçmak ve başka bir sözüyle derinlere gömülmek mümkün.
gelen bir telefonla içinin cız etmesi mümkün
diğer yandan seni takmayana gerektiğinden fazla deger vermek ve bunun sonucunda gerçeklerin farkına varıp siktiri çekmek de mümkün
yoldan geçerken tosladığın bir adama pardon demek
otobüste,yolda,sokakta gördüğün kavgaya elini eteğini sürmeden ortadan kaybolmak,sıvışmak da mümkün
yeri geldiğinde yardıma muhtaç yaşlı teyzenin poşetlerini taşımak,küçük mendilci çocuktan bir tane mendil almak
hayat acısıyla,tatlısıyla,hüzünleriyle,mutluluklarıyla,acımasızlığıyla ve fedakarlıklarıyla her zaman bize birşeyler gösteriyor.
her zaman farklı sahnenin içinde farklı oyuncular olarak yer alıyoruz.
küçük mutluluklarla yetinebilen kişileriz bazen
bazen de aç gözlü şımarık bir çocuk gibiyiz
bazen de ne yaptığını bilmeyen,dengesiz bir kişiliğiz.
hayatı gereğinden fazla ciddiye alıyorum galiba...
zaman,mekan ve insanlardan ibaret bir olgu aslında..
zaman geçerse geçsin,mekanlar değişirse değişsin,insanlar aynı kalmasın
hayat yerinde duruyor..
onu değiştirmek,ona şekil vermek senin elinde.sadece senin...

9 Şubat 2009 Pazartesi

İçten Gelen

yalnız kaldığımda
ve mesafeler sessizliğimiz olduğunda
seni gülümserken düşünüyorum
sınırları azaltan gözlerindeki gururla

bu cümlelere rastlıyoruz If you want me adlı şaheserde. Evet yalnız kaldığımda ve mesefeler sessizlğimz olduğunda seni gülümserken düşünürdüm. Sınırları azaltıp gözlerini gittikçe kaçırırdın benden. Karşımda olduğun halde bakmazdın,ben de sana çaktırmadan bakardım.sevgili değildin benim için,sadece bir arkadaştan ibarettin.Fakat sevgili için düşünülen,onun için söylenen sözleri senin için düşünüyordum bir anlık.kendimi kandırmıyordum sen sevdiğim değildin,hiçbir zamanda olmadın ve olmayacaktın.beni istiyorsan ikna et gibi cümleler de kullanmayacaktım senin için.çünkü sen o kişi değildin,doğru insan değildin.bir anlık ten uyumuna kurban gitmiş iki yabancıdan ibarettik sadece.O ten uyumu belki de çok etkileyiciydi,çok çekiciydi.Ama uzun zamandır o anı gözümün önüne bile getirmiyordum.sadece bir sıfatla tanımlamak yetiyordu.belki bu bile gereksizdi şu an.mesafeler gittikçe uzaklaşıyordu belki de bir zaman gelecek iki sohbet aralığı olan mesafemizde son bulacaktı.Aslında son bulmuştu, ben de bırakmıştım akışına. Üstünden biraz zaman geçmiş ve hiç birşey olmamış gibi ,sanki yine yakın arkadaşımmış gibi başlamıştım yavaş yavaş muhabbete.Ama mesafemi biliyordum artık.eskisi gibi olamazdık .zaten bir bakıma eskiden kalma bazı şeyleri istemiyordum.O anı yeniden yaşamak istemiyordum.Evet nasıl unuturum dediğim o anı unutmayı bırak yinelemek istemiyordum.

Ps:bu tarz şeyleri yazarken muhterem şahsiyetler (kendi üstüne alınanlar) kendilerini bir şey sanıp,benim için üşenmemiş bir şeyler karalamış diyorlardır.Ancak bu yazılanlar o an içten geldiği için yazılan şeylerdir.bir ay sonra belki de daha yakın bir zamanda okuduğumda bu kişilerin çoktan milada gömüldüğünün farkına varırım.Ve bu yazılar geçmişten kalma bir metini ifade eder sadece….başka hiçbir anlamı olmayan sade bir yazıya dönüşür…

3 Şubat 2009 Salı

ruhum boş bir salıncak dolmayı bekleyen


Ruhum boş bir salıncak gibi şu aralar.ne tarafa sallasan oraya vuracak başını,o tarafa kayacak.belki düzgün bir yere toslayacak ,belki de çatacak belaya.sallanacak boş boş..bir dokunuşla hareketlenecek bedeni.diğer bir dokunuşla duracak,hareketsiz,yalnızlığıyla baş başa kalacak.bedenine dur demesi gerektiğini bilecek.onu sallamaya çalışana karşı koyabilecek.İkili oyunlardan sıyrılıp,bomboş bir ruha dönüşmüşken,bomboş bir kalbe sahipken, karşıdan gelen dokunuşa tepkisiz yaklaşacak..Ancak ruhunu besleyecek,ona değer verecek ,tek dokunuşla içini eritecek, bir adama,ruhunun titretilmesi için bir yardımcıya tüm kalbini açacak.Kalbini onla dolduracak sonsuza kadar…O meçhul,gizli yardımcıyla.bir yerlerde var olan ama henüz kendini göstermeyen adamla…

17 Ocak 2009 Cumartesi

sadece bir ben

Zayıf, güçsüz ve savunmasız bedenin içinde duygusal,sakin, bir o kadar da tutarsız ruh gizliydi.bu ikiliyi tamamlayıcı en önemli unsuru da unutmamak gerekirdi.düşüncelerin,duyguların harmanlandığı,karar mekanizmasının işler hale getirildiği olmazsa olmazlardan biriydi akıl.Akıl ruhun içeriye bedenin yukarıya akıttıklarını yansıtan bir birleşimdi.zayıf,biçimli bir vücuda sahip bu siluetin içini,duygu yoğunluğunu,dünyaya bakış açısını tanımlamak ilk bakışta anlaşılabilecek bir şey değildi.davranışlarıyla,olaylara karşı tutumuyla,kendini ifade etmesiyle kavrayabilirdik ancak.belki de bir maskeyle gizlemişti benliğini,farklı bir kimliğe bürünmüştü.Belki de kişiliğinden ödün vermeyen,her zaman yoluna bildiği gibi devam eden akıllı bir bedenden ibaretti o.Bilinmezlikle iç içe,dip dibe yaşayıp,karmaşık duyguların içinde gezinip, dengesizliğin resmini çizenlerden biriydi O da.Hayatta gerçekçilik ve mutluluktan yanaydı.bazen bir hayalpereste dönüşürdü ütopik hikayeler yaratan.bazense hayalperestlikten gerçekçiliğe doğru koca bir adım atardı.gerçeklerle yüzleşmenin acısını da tatlısını da içinde hissederdi.İçini eritse de yaksa da gerçekçilik ön plandaydı onun için .Fakat en önemli şey ruhunu,bedenini ayakta tutan hayat ışığıydı.Mutluluktu onun ışığı…En küçüğünden en büyüğüne hiç fark etmez mutlu olmaktı hayatın gerçekçiliği.Tuttuğu takımın galibiyeti,aynı görüşte olduğu partinin başarısı,güvenli, halkına değer veren bir ülke yönetimine sahip olduğunu görmek,üretkenliğiyle herkesin takdirini toplayan bir kişi olacağını hissetmek,ailesiyle ve dostlarıyla geçirdiği keyifli anlar mutluluğun kaynağıydı onun için.Geniş alana yayılan mutluluk kavramını tanımlamaya yetmese de onun küçük mutluluklarından sadece birkaçıydı bunlar..

Onu tanımlarken hislerden ve duygusallıktan söz etmemek olmazdı. Ruhunun derinlerinde sakladığı romantizmi sık sık çıkarırdı ortaya. Romantik suları seven kararsız bir balıktı O. Hislerine önem veren ama zaman zaman mantığıyla hisleri arasında gidip gelen ve sonunda tercihini mantıktan yana kullanan şahsiyet. Hislerin tek başına bir şey ifade etmediğini anladığı noktada durdurabilirdi kendini.O zaman mantık girerdi devreye..akıl,beden,ruh üçlüsünü ayrı ayrı değil de tek bir bütün halinde düşünen ve onları ustaca kombine eden bir kişiydi O. Bedenine ve aklına önem verdiği gibi ruhunu da beslemeyi ihmal etmezdi.Ruhunun içine işleyen tınılarla ,beynine enjekte edilen duygu yoğunluğuyla hayat bulurdu..Farklı farklı yazılar okuyup iç dünyasını genişletirdi,farklı beyinleri keşfederdi..Empati yeteneğiyle kendini onların yerine koyardı bir an..Her görüşten,her bakış açısından insanı dinleyerek adım atardı ilerlediği yolda.

İnançsız yaşanmayacağına inanan bir kişilikti o.Yoktan var eden bir tanrının olduğuna inanıyordu. Evreni anlamlandırmaya çalışırken, cevabını bulamadığı sorularda tıkanıp Tanrının varlığına ve gücüne inanmakta buluyordu kendini. İnanıyordu, gücüne güveniyordu..En güçsüz,en çaresiz hissettiği zaman avuçlarını açıyordu O’na.Mutlu olduğunda da şükür ediyordu.Herkesin kendine göre inanç şekli vardı.kimileri körü körüne bağlanır kimileri ben içimde yaşarım kimseye belli etmeden diye düşünürdü.O içinde yaşayanlardandı.Bu fani dünyada geldiğimiz yere geri dönme mantığı işliyordu.topraktan geldik toprağa geri döneceğiz mantığı.Doğa ve tanrı’nın iç içe olduğunu kabulleniyordu bir nevi.

Zayıf, güçsüz bedenine rağmen birçok zorluğu aşabilen, hayattan yediği tokatları bir kalemde silip önüne bakabilen mutluluğa odaklanan biriydi O. Romantik, bazen kararsız, bazen heyecanlı, bazen ciddi, bazen olgun, bazense küçük bir kız çocuğu kadar masumdu. Hayatını her anlamda dolu dolu geçirmeye bakan, bir yerden, birinden ne kapsam kardır diye düşünen, kendine farklılık katmayı amaçlayan biriydi.Güçlü olanın kazandığına inandığı bu hayatta dimdik durmaya gayret ediyordu..Yaşamın yankılarını cümleleriyle anlatan, kelimelerle içini boşaltan, çocukluktan olgunluğa doğru geçiş yapan bir hayalperest bazen de bir realist ..
Bir siluetten,bir bedenden,bir akıldan yola çıkarak ve bununla hayattan,kendimden parçaları birleştirerek bir ben ortaya koydum..Sadece bir ben..

11 Ocak 2009 Pazar

Bir yanı beyaz bir yanı kırmızı

Bir günü bir gününe uymayan, gerek yüz görünümü, gerek dış görünüşü gerekse ruh haliyle farklılık gösteren bir kız O.Bir anda anlık mutluluklar, anlık hüzünler, anlık yenilişler ve dibe batışların kucağında bulur kendini. Her gün farklı bir duygunun içine girer. bazen her ikisi birden olur bir gün içinde. bazen her üçü birden ve daha fazlası… Bir gün hayattan bezmiş, bitkin, çaresiz, çirkin bir kız rolüne girer. Diğer bir gün yaşamdan zevk alan, mutlu, neşe dolu,güzel bir kıza dönüşür.Bazı günlerde hepsinden farklı ayrı bir karaktere bürünür.bir gün kendini beğenirken,bir gün nefret edebilir.Aynaya baktığında yabancılaştığını görmenin,kendini tanıyamamanın verdiği dehşetin yaşattığı duygu korkunçtur.Her geçen gün iyileşeceğine daha da kötüleştiğini görmek,kendinden git gide yabancılaşmak tarif edilemez bir çöküşün başlangıcıdır.Bazı günler çirkinleşmiş,yabancılaşmış,çökmüş kızın yerine diğeri geçer.İşte o diğeri esas kişidir.Asıl,sahici olan O dur.Ancak çevresel,kalıtsal,yaşamsal faktörlerle dibe vurmuş,kendini bir hiçmiş gibi hisseden çirkin bir kıza dönüşüyordur zaman zaman.Kızın içine işlemiş bu iki karakter arada bir ortaya çıkıp kendini gösterir.Karmaşık bir ruh haliyle bütünleşen bu çirkin,yaralı bereli surat ne zaman kendini gösterse yabancılaşmış bedeninin aynadaki yansımasıyla sarsılır O.Bir yanı beyaz,saf ve temiz..diğer bir yanı kırmızı,yaralı,bereli.Bir yanı karanlık,siyah ve donuk..diğer bir yanı aydınlık,neşeli ve keyifli.
Bir anda değişen bir yüz ifadesi, bir anda farklılık gösteren duygu karmaşasıyla çıldıran ama her şeye rağmen hayatın beyaz ,aydınlık,neşeli tarafını görmeye çalışan bir kız işte.