Zayıf, güçsüz ve savunmasız bedenin içinde duygusal,sakin, bir o kadar da tutarsız ruh gizliydi.bu ikiliyi tamamlayıcı en önemli unsuru da unutmamak gerekirdi.düşüncelerin,duyguların harmanlandığı,karar mekanizmasının işler hale getirildiği olmazsa olmazlardan biriydi akıl.Akıl ruhun içeriye bedenin yukarıya akıttıklarını yansıtan bir birleşimdi.zayıf,biçimli bir vücuda sahip bu siluetin içini,duygu yoğunluğunu,dünyaya bakış açısını tanımlamak ilk bakışta anlaşılabilecek bir şey değildi.davranışlarıyla,olaylara karşı tutumuyla,kendini ifade etmesiyle kavrayabilirdik ancak.belki de bir maskeyle gizlemişti benliğini,farklı bir kimliğe bürünmüştü.Belki de kişiliğinden ödün vermeyen,her zaman yoluna bildiği gibi devam eden akıllı bir bedenden ibaretti o.Bilinmezlikle iç içe,dip dibe yaşayıp,karmaşık duyguların içinde gezinip, dengesizliğin resmini çizenlerden biriydi O da.Hayatta gerçekçilik ve mutluluktan yanaydı.bazen bir hayalpereste dönüşürdü ütopik hikayeler yaratan.bazense hayalperestlikten gerçekçiliğe doğru koca bir adım atardı.gerçeklerle yüzleşmenin acısını da tatlısını da içinde hissederdi.İçini eritse de yaksa da gerçekçilik ön plandaydı onun için .Fakat en önemli şey ruhunu,bedenini ayakta tutan hayat ışığıydı.Mutluluktu onun ışığı…En küçüğünden en büyüğüne hiç fark etmez mutlu olmaktı hayatın gerçekçiliği.Tuttuğu takımın galibiyeti,aynı görüşte olduğu partinin başarısı,güvenli, halkına değer veren bir ülke yönetimine sahip olduğunu görmek,üretkenliğiyle herkesin takdirini toplayan bir kişi olacağını hissetmek,ailesiyle ve dostlarıyla geçirdiği keyifli anlar mutluluğun kaynağıydı onun için.Geniş alana yayılan mutluluk kavramını tanımlamaya yetmese de onun küçük mutluluklarından sadece birkaçıydı bunlar..
Onu tanımlarken hislerden ve duygusallıktan söz etmemek olmazdı. Ruhunun derinlerinde sakladığı romantizmi sık sık çıkarırdı ortaya. Romantik suları seven kararsız bir balıktı O. Hislerine önem veren ama zaman zaman mantığıyla hisleri arasında gidip gelen ve sonunda tercihini mantıktan yana kullanan şahsiyet. Hislerin tek başına bir şey ifade etmediğini anladığı noktada durdurabilirdi kendini.O zaman mantık girerdi devreye..akıl,beden,ruh üçlüsünü ayrı ayrı değil de tek bir bütün halinde düşünen ve onları ustaca kombine eden bir kişiydi O. Bedenine ve aklına önem verdiği gibi ruhunu da beslemeyi ihmal etmezdi.Ruhunun içine işleyen tınılarla ,beynine enjekte edilen duygu yoğunluğuyla hayat bulurdu..Farklı farklı yazılar okuyup iç dünyasını genişletirdi,farklı beyinleri keşfederdi..Empati yeteneğiyle kendini onların yerine koyardı bir an..Her görüşten,her bakış açısından insanı dinleyerek adım atardı ilerlediği yolda.
İnançsız yaşanmayacağına inanan bir kişilikti o.Yoktan var eden bir tanrının olduğuna inanıyordu. Evreni anlamlandırmaya çalışırken, cevabını bulamadığı sorularda tıkanıp Tanrının varlığına ve gücüne inanmakta buluyordu kendini. İnanıyordu, gücüne güveniyordu..En güçsüz,en çaresiz hissettiği zaman avuçlarını açıyordu O’na.Mutlu olduğunda da şükür ediyordu.Herkesin kendine göre inanç şekli vardı.kimileri körü körüne bağlanır kimileri ben içimde yaşarım kimseye belli etmeden diye düşünürdü.O içinde yaşayanlardandı.Bu fani dünyada geldiğimiz yere geri dönme mantığı işliyordu.topraktan geldik toprağa geri döneceğiz mantığı.Doğa ve tanrı’nın iç içe olduğunu kabulleniyordu bir nevi.
Zayıf, güçsüz bedenine rağmen birçok zorluğu aşabilen, hayattan yediği tokatları bir kalemde silip önüne bakabilen mutluluğa odaklanan biriydi O. Romantik, bazen kararsız, bazen heyecanlı, bazen ciddi, bazen olgun, bazense küçük bir kız çocuğu kadar masumdu. Hayatını her anlamda dolu dolu geçirmeye bakan, bir yerden, birinden ne kapsam kardır diye düşünen, kendine farklılık katmayı amaçlayan biriydi.Güçlü olanın kazandığına inandığı bu hayatta dimdik durmaya gayret ediyordu..Yaşamın yankılarını cümleleriyle anlatan, kelimelerle içini boşaltan, çocukluktan olgunluğa doğru geçiş yapan bir hayalperest bazen de bir realist ..
Bir siluetten,bir bedenden,bir akıldan yola çıkarak ve bununla hayattan,kendimden parçaları birleştirerek bir ben ortaya koydum..Sadece bir ben..
17 Ocak 2009 Cumartesi
11 Ocak 2009 Pazar
Bir yanı beyaz bir yanı kırmızı
Bir günü bir gününe uymayan, gerek yüz görünümü, gerek dış görünüşü gerekse ruh haliyle farklılık gösteren bir kız O.Bir anda anlık mutluluklar, anlık hüzünler, anlık yenilişler ve dibe batışların kucağında bulur kendini. Her gün farklı bir duygunun içine girer. bazen her ikisi birden olur bir gün içinde. bazen her üçü birden ve daha fazlası… Bir gün hayattan bezmiş, bitkin, çaresiz, çirkin bir kız rolüne girer. Diğer bir gün yaşamdan zevk alan, mutlu, neşe dolu,güzel bir kıza dönüşür.Bazı günlerde hepsinden farklı ayrı bir karaktere bürünür.bir gün kendini beğenirken,bir gün nefret edebilir.Aynaya baktığında yabancılaştığını görmenin,kendini tanıyamamanın verdiği dehşetin yaşattığı duygu korkunçtur.Her geçen gün iyileşeceğine daha da kötüleştiğini görmek,kendinden git gide yabancılaşmak tarif edilemez bir çöküşün başlangıcıdır.Bazı günler çirkinleşmiş,yabancılaşmış,çökmüş kızın yerine diğeri geçer.İşte o diğeri esas kişidir.Asıl,sahici olan O dur.Ancak çevresel,kalıtsal,yaşamsal faktörlerle dibe vurmuş,kendini bir hiçmiş gibi hisseden çirkin bir kıza dönüşüyordur zaman zaman.Kızın içine işlemiş bu iki karakter arada bir ortaya çıkıp kendini gösterir.Karmaşık bir ruh haliyle bütünleşen bu çirkin,yaralı bereli surat ne zaman kendini gösterse yabancılaşmış bedeninin aynadaki yansımasıyla sarsılır O.Bir yanı beyaz,saf ve temiz..diğer bir yanı kırmızı,yaralı,bereli.Bir yanı karanlık,siyah ve donuk..diğer bir yanı aydınlık,neşeli ve keyifli.
Bir anda değişen bir yüz ifadesi, bir anda farklılık gösteren duygu karmaşasıyla çıldıran ama her şeye rağmen hayatın beyaz ,aydınlık,neşeli tarafını görmeye çalışan bir kız işte.
Bir anda değişen bir yüz ifadesi, bir anda farklılık gösteren duygu karmaşasıyla çıldıran ama her şeye rağmen hayatın beyaz ,aydınlık,neşeli tarafını görmeye çalışan bir kız işte.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)